Gülüşünle
Soluksuz bir sancı bu
İnsan olmanın en ihtiyatlı yanına darbe. Kelimeleri anlamına küstüren, Satırlara nüfuz eden gölgene, teslim eden bir hamle. Bu özlem acı kokuyor, ölüme teşne. Anılar karıncalanırken şu kör karanlığımda Zaman en kindar kimliğiyle seni de götürürdü. Gece, üzerimi örterken hain bir şefkatle Yokluğun en çocuksu yanıma vururdu. Böylesi bir olmayışa da bu acı yakışırdı... Ah şu uslanmaz yazgım... Ardında kimsesi kalmamış bir gidiş bıraktı. İçimde bir alev var; sönmedi, suyu bile yaktı. Hangi günahın kefaretiydi ellerin Dokunduğu ne varsa aslından şaştı. Arzularımın en kırılgan sıfatına yükledim hüznümü. Bir çaresizlik düşündüm... Geçmişin rüyasına boyadım gökyüzünü. Sonra yıldızları saydım. En bilge yalnızlıkla astım ömrümü. Avaz avaz susarken kahrımı, günahlarım gururlanırdı. Adımlarına eklerdim renkleri, beyaz utanırdı. Bekleyeninden mahrum bir gurbet bu. Dokunmayın! Ceplerim bomboş. Öyle içimdesin ki; iyisi de kötüsü de helalühoş. Ne zaman bir ihtimal düşlesem; Çorak bırakılmış ruhlarda, sevda iklimi eserdi. Gülüşün, en asil yanıyla selam verirdi. Ruhum bedenimde nasıl devinir, bilemezdim. Bir gülüşün kurbanı oldum ben, gidemezdim. Ben gülüşünle ruhumu yamardım; Güneş sıcaklığınla yıkanır, öylece beklerdi. En kesif yalnızlıklardan aşıklar geçerdi. Özlemler, yetim bir ağrıyla geri dönerdi Ve tüm ölümler, bir nefes daha verirdi. |