DÜŞ’ÜN VURGUN BAYRAMIben içimden çıkıp, kendi kendime, siluuetine, yıkılmış duvarlarıma ve altında kalan çocuğa bakıyorum, ne ağlama diyebilirim, ne bir mavi mendil verebilirim bayramlık, bayramı, içimdeki ağlayan çocuğa anlatamam… kimsenin umurunda değildim, ne kalemim, ne kanayan harflerim, ne uçuklayan dilim, umursuyor muyum? Yoooo! öldükten sonra tabutum toprağa kavuşmadan, herkes yazacak, yazdıklarımı… ama ben duymayacağım, harflerimin dokunduğunu, ciğerlerine işlediğini, yüreklerini titrettiğini, damla damla yanaklarını , okşadığını, bilmeyeceğim… beyin ve alt beyin, ahhh ki! ne kadar ötelenmiş, karalanmış, tek kalemde çizilmiş, dilde eskimiş pörsümüş… kalem kırılmış ne varsa, bir dikiş makinası gibi işliyor, tıkır tıkır… kendi kendimi çift dikişle teyellemek, tesellilerle kandırmaktan öte bir şey değilmiş , aynalara gülü gülü vermek, şüphesiz sahnesiz bir oyun, alkışı olmayan… aynada bana bakan, iç benliğin isli gözleri, biraz da acı sözleri, pelesenk gibi yankılanıyor … ömür diyor ömür! karşımda duvardan duvara bir yol , hangi murcu kırsam , yol acı sözlerin yankısına açılıyor… sevginin bir yolu, kapısı var mıdır? ben duymadım, görmedim de, belki de vardır, varsa da bende takat kalmadı, varsın gitsin yoluna, benim aynamda güneş gülümsemez, bulut ışıldamaz, varsa yoksa gök gürültülü, sağanak yağışlı, vakit hep geç’e… hayaller işte! suya yazılır, ve ince bir tınıda, ipince bir çarşaf serilir, deniz mavisi, dalga kırılır, söz süzülür, hayaller silinir, aşk derler, sevda derler, mavinin bilmem kaç fersah tonunda, kalan acı bir vurgundur, deniz anaları ağlar, gök damlar, yer gök tanrısı, eser gürler, deniz köpürür, hayalden geriye bir köpük, bir öpük, bir vurgun kalır, bir de yıkık bayramlar… peki kime gelir yorgan döşek bu bayramlar! O da sevenlere gelir, içi dolu, beş kuruşlu, lokumlu, rengarenk mendille kaftanlanmış, sevgi… “ iyi bayramlar “ Sibel Karagöz #sibelkaragözşiirleri #sibel_karagoz |