Kalemim, özür dilerim...
Kalemim, ricam var!
Bilirsin, geçenlerde göz yaşı tadında Kalp atışı sıcaklığında bir olay yaşadım Biraz da seni darladım, biliyorum. Ama Yine yine ve yine Dener misin arzumu mürekkebinin asaletiyle Mat sayfaları parlatmaya göndersen ...Rica etsem? Biraz paslanma mahkûmusun... Bazı gecelerde İdam edilme emirlerinden kaçarsın. Elimi tutarsın ve tatlı hiçlikler fısıldarsın. Sen nasıl bir kahramansın, Sen nasıl bir dayanıklılıktasın? "Bir gün benden sıkılır, Kokulu zarflarda hoş esansları, Tatlı sözleri, Parlak hediyeleri Esirgemekten çekinmediğin olur mu hiç...?" ...desem? Korkutma beni...Lütfen Ben ’belki’ seni korkuttum ama Seninle birlikte ben de korktum. Benden vazgeçme desem Ama yine de pencereden atılsan Düşsen ve batsan mesela... Geri gelir miydin...? Bu yol seni sever mi? Çamurunu özler mi? Kirinden şikayet eder mi? Değerlisin. Kalan son şeker kadar değerlisin. Uyuduğum son 5 dakika gibi tatlısın. Tüm renkleri gösteren bir şeffaflık kadar Büyüleyici ve sevilesisin. Mükkemmel olmayışıma eşlik eden Yegâne dostum sendin, şahitlerimiz bilir... Boş dolaplar ve yorgun düşünceler, Gergin parmaklar ve kanlı gözler, Birkaç vahşet ve biraz şehvet... Sorsanız bilirler... Yalakalığımı değerli gördüysen: Bir kere daha içeceğim. Bir kez daha ferah bir lezzeti, Zararlı bir hazza tercih edeceğim. Mürekkep ısındığında haber et! Belki yine gelirim... Yolda kalmazsam, Takılıp ağlamazsam, Başka bir sorumluluğa atanmazsam, Yine bir çöküş yaşamazsam, Ve belki ’boşlukta’ kalmazsam Elbet kapında bekleyebilirim... |