Namus
Uçsuz bucaksız dağlarda süzülen Kartal;
Beni, çorak ruhumu, kırılmış kanatlarımı gördü mü? Kor yüreğimdeki acılarımı, özlediğim babamın yoksunluğunda Namusuma söz söyleyenleri, Bir zamanlar yoksunluklarında beslediğim kargaların Aç gözlülükleri içerisinde yuvama, canlarıma çökmeye çalıştıklarını Gördü mü? Dişimle tırnağımla kazıdığım, toprağa ektiğim Mısır tanelerine el uzattıklarını gördü mü? Siyah, sarı kargalar, “Yuvamda”, her daim açık gönlümde, kapımda, Acılarımda varlıkta var, yoklukta sevinçle zil çalıp oynayan, Üzüldüğümde bir dansöz sevdasında Yürüdükleri yolları kirlettiklerini gördü mü? Ah be Dünya, sen; tırnağınla kazıp yaptığın yuvaları, Ellerinle kazıp darı ektiğin toprağını anlamayanların yalanlarında Namussuzluklarında acıyla kıvranır, Kartalın sonsuz gücünde sabrıyla yeniden doğup Yine de inançlarında kirli beyinleri, asıl namussuz dansöz kıvrımları Hor görmeyerek zavallı insancıkları anlamaya Onlara bir derman olmaya çalışırsın. Ey mutsuz, boş amaçlar ile uğraşan insanoğlu, Bu boşluğun içerisinde güzelliğinle örttüğünü sandığın şirretliğinde, İçsel nefretinde her daim şiddete meyilli çığırtkanlığınla, Şizofren, kıskanç duygularınla karıştırdığın ortamlarda Kartalın toprağı, suyu dost bildiği evrende; Sen yolunu kaybetmiş bir zavallı, Dost kalpleri yok edici bir nesneden başka, Kalpsiz bir mikro-organizmadan başka ne olabilirsin. |