Defneler
DEFNELER
Defneler açıyor dallarında sessizce baharın, Bir ağaç bulup gölgesinde Oturup dinlenelim bir nefes alsak yeter. Sevenler sarılıyor,geldi kavuşmak için beklenen gün, ya sonrası, Sonrası yine sonbahar, dökülecek yapraklarımız. Biz seninle hep mutluyuz... Pembe bulutlarda yürürüz ,ellerimizde şeker kamışları. Kalplerimiz birlikte atar, aynı anda nefes alıp veririz. Sen benimleysen daha ne dileyebilirim ... Bir sonraki dileğim de ,sadece sen, Son nefesimize kadar ve ölümden sonrasında da. Ölümden sonrasında, göllerin ortasında bir ülkede yürürüm. Kımıldayıp dururken karıncalar ve okyanus bir adım ilerde, Kıyılarıma balıklar üşüşür, beni selamlarcasına. Neden bilmem hiç korkmuyorum. Yere basarken gökyüzünde yürür gibiyim. Mutluluk giysilerini giymiş ve beyazlar içinde, Kuzeyinde sarı papatyalar ve Güney de lavanta bahçeleri... Ben yine nereye baksam seni görüyorum. Sadece seni sevsem bu dünyada kalırdık. Sende senin de bilmediğin herşeyi sevdiğim içindir... Ben beyazlar içinde bekleyeceğim seni, Bembeyaz bir güvercin ve ben kelebekler ülkesinde. Selam verdiğim ağaçlar hatır soracak, Değer verdiğim ne varsa yanımda olacak. yalnız olmayacağım çünkü ben kelebekleri severdim, Kuşları da unutma ve ateş böceklerini de. Çimenlere yayılmış bedenim , Mutluluk çok yakında ağaçların dalında. Ama yine de ben seni ararım... Defnenin kokusu siner üstüme ,biraz beyaz biraz da kırmızısından gül ağacının... Peşpeşe gelir sonra sesleri, Şefkatli kolları sarar ruhumu seni bekleyişlerimin. Yalnız olmayacağım endişelenme. Seni bekliyor olacağım, Turuncu gökyüzü altında , yıldızlar salıncağım ... Defneler ve ben...bizi gelince anlayacaksın. Çiçektozu üstüm başım, Saçlarım da kiraz çiçekleri. Burası kuşlar ülkesi belki de kelebekler cenneti, Ateş böceklerini de unutma, Bir kartalın gölgesinde oturup seni bekleyeceğim. Bir dut ağacının dalındayım, en tepede Azıcık görürsem seni koşacağım... Ben yalnız değilim, Yaşarken sevdiğim ne varsa şimdi benimle. Bir tek sen yoksun, seni bekliyorum Beyazlar içindeyim ve her yerim gökkuşağı... Papatyalardan yapılmış bir tacım bile var, Burası bizim cennettimiz. Gözümden bir damla yaş akmasın diye seni özlemekten, İncir ağacı yürür benimle nereye gitsem. Kanamasın diye kalbim sensizlikten, Geleceğini fısıldayıp durur yürüdüğüm sahil ve kum taneleri. Sular da yüzünü görürüm, Yüzümde binlerce yeni ay doğar... Yüzüme habire dokunup duran rüzgarın elleri, Kanatlarını çizer göğe ezberlemiş kelebeklerin. Sana benzeyeni istemem, sadece seni isterim. Yüzbinlerce yıl da sürse burda seni bekleyeceğim... |