EY DOST
Çalsam kapını,olur olmaz vakitlerde..
Ağlasam,yalvarsam biteviye. Derunumdaki mücrim zamanların acılarını,döksem eteğine..Kurban olduğum.. Merhamet pınarlarınla sulayıp,yıkar mısınız? Evren hastalarını yıkadığın gibi..Gönlü âmâ,kalbi sarhoş,ef’âli nâhoş. Taşıdığın rahmet hazinelerinden, Bir nisan bulutu gibi,ölmüş ruhumun toprağına, Salıversen kerem yağmurlarını, Yerinde duruyor sandığım yüce dağlar gibi. ...... Şânına da bu yaraşır zaten. Ol deyince olduran Yüce Mevlâ, Binli zamanın üçüncü perdesinde sahnenin, Baş tâcı kılmış,sâniyen.. Yerinde duruyor sandığım yüce dağlar gibi. Arza ve semaya direk olsun diye.. Günah ve sapkınlık âleminde. Hani lâl olmuştu dilim: Daha görmeden gözlerimle; Sükûtunla kırmıştın kalemimi de ,kelamımı da. Hani gözüme nakış olmuştun ya masiva perdesi. Bir an evvel kanadının altına girelim diye, Ahirzaman volkanları yakmasın diye serçecik gönlümü, Beklemiştin bir asr-ı sani vaktinde. Ardında ikindi güneşiyle, Ahmedî miras alnında, Zulmet perdelerini açtın, Susuzluğumu serinlettin kalp yangınlarımda. Eyy dost, şahidim, hakikat yurdu olduğuna. Emanet mercii ve melcei olduğuna. Bir asr-ı sâni vakti gördüğümden beri şeksiz şüphesiz. |