GEL TÜRKÜSÜ
Hele,
Bana tabip diye yâri getirin, Ellerinden zehir içem bal diye. Yârim yücelere göç edecekmiş, Eşiğine yüzüm sürem kal diye. Çünkü, Bu sevdayı yazmak varken çağlara, "Ölümünü" çok anlattım sağlara! Bakıp durdum, adı gavur dağlara Oralardan birkaç satır sal diye. Gerçi, Güzel libaslara bürünürdün ya, Ara sıra bana görünürdün ya. Sen gideli tek renk görünür dünya Dudak kiraz, elma yanak al diye. Oysa, Beş yıl önce sen örmüştün atkımı, Dizlerimde sen görmüştün utkumu, Sen bilirsin sana olan tutkumu: Ardından kaç türkü yaktım, hâl diye.. Lakin, Aşk ehline hilm ü haya ne gerek? Yiğit boynu sababete* eğerek, Seviyor mu sevmiyor mu diyerek Kaç papatya itlaf ettim fal diye! Zira; Bu şiir vedanı tebrik(!) için var.. Şu ’yeşil’ efkâra teşrik için var. Otuz altı mısra tahrik için var! İçip içip o şarkıyı çal diye.. Ya da, İstemem ne neşe, sürurum olsun, Razıyım ezilen gururum olsun! Bu gidişin adı: Uçurum olsun! Ellerin son tutacağım dal diye.. Ancak! Müştereğiz; Gam bülbülün, ah gülün! Bir maziyi nasıl yaktı bak külün ? Her bir teli ayrı şiir kahkülün, Mah yüzüne nikab olmuş şal diye! Fakat: Tekrar gelir isen açıktır kapım! Sen gelirsen kalmaz efkârım, ahım. El açıp da derim: “Yüce Allah’ım Arzum tamam Urungu’yu al” diye.. Alp Urungu *Sababet: şiddetli sevgi, aşıklık |
yine muhteşem yürek sesiniz
Alp Urungu'ya selam olsun