ayrılıklar “ acemi ölümler getirir” diye yazmış seçeneği olmayan kalem cümlelerin tarifsiz kara o ilk uyanışımda sebatsız sızı yürek tokluğu yara-bere çuvaldız batışı, içten hınç alır gibi delercesine sin-e-mi…
başrolüm eskimiş çoktan, kenara itilmiş ana karakterim cana dokunan sözcüklerim yok artık silik baştan sona, dokunaklı değil artık üzerime biçilmiş repliklerim eski fragmanı yok artık, aşk yakılışımın modası geçmiş elimin kül yarasını işleyen mısralarında vakitsiz ölüş değiştiğimi düşünüyor, farklı baktığımı yansıtıyor hali hazırda iç koridor yansımamı okuyan oysa! ben aynı benim, geçmişte yangınım aşkla gelecekte yine aynı derin yanış uyanışlar sökmek bilmedim ruhumun cümle yapısından doğal segmenti aynı kılışımın kül yanından tükeniş romanıdır bu azar azar sindire sindire aşkla bilmesin, görmesin, acımasın, tanımasın, beter oluşumu sevgili nasılsa ben içimin yabanıl sevgi dehlizini bilirim
bazen, söze nerden başlamalı! bilmiyorum. giriş kısmı alacakaranlık bu kül romanı halimin “ yaşayan anlar ancak, “ ki benim yaşadığımı ancak bir ben anlar bir benden öte ben bilirim sessiz, derin, hicranlı köşemde kıyısız acılar içindeyim, bilmez, bilmez O!
b i l i r i m.
beklemek! her gün yeni bir umutla beklemek sönen her ateşte son dumanı seyreder gibi yeniden harlı bir yanışı umut ederek b e k l e m e k! yitik aklımın son durağında kül olmayı, külden kül oluşumun yığınıyla beklemek tek kişilik yekten yok oluşumun mutebersiz tutkunluğumla o’na her hücrem her damarımla muhtaçlığımı haykırarak beklemek onca kızgınlığının hatrına onca beni yüreğinden kazıyıp gayya çukuruna atışının hatrına yeniden külden aşkla dirilişi sonsuz dua idraki ile beklemek..
uzun zaman oldu kendimi görmeyeli yüzümü aynada seyretmeyişim ne kadar oldu unuttum uzayan sakalım, derinleşen yüz hatlarım kızaran göz kapaklarım halsizlikten titreyen ellerim yürümeye mecali olmayan ayaklarım seyrimin daracık penceresine sığan devasa gökyüzü camdan görebildiğim kadar dağlar ağaçlar… çiçek kokuları nasıldı, nasıldı baharın gelişi rüzgarın serinliği güneşin ısıtışı her nebat, her böceğin fısıltısı nasıl bir şeydi… sahi! gözlerimin rengi neydi? saçlarımın her teline düşen ak kirpiklerim daha önceleri kuru muydu? anımsamıyorum: gülümseme düşer miydi dudaklarıma? kahkaha atmak nasıl bir şeydi? ömrümü heder edişime, noktalı virgüllü her şey mübah mıydı! günlerdir soluduğum odanın havası neyi anımsattı, neyi öğretti soluk benzime dokunan yaşam fırçası bu kadar bana neden uzaktı?
ey güçsüz merhamet ey sonsuz şefkat uzat parmaklarını şu mecalsiz halime lime lime doğranmış sanki tenimin her ücrası katıksız gecelerim azıksız sabahlarım uykusuz uyanışlarım sadakat… ah sadakata sonsuz inanışlarım külden roman küle ormanlar boyu yanışlarım çiğnediğim gururum ayaklar altına yüksünmeden varlığımı adayışlarım..
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
bir külün romanı şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
bir külün romanı şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.