DÜŞTE ÖLÜMŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Av.Ali İhsan Yalçın Antalya’lı bir avukat olup aynı zamanda şairdi.
12 Eylül 1980 Dönemi’nin karanlık günlerinde Antalya Kapalı Cezaevi’nde Birinci Koğuş’u birlikte paylaştığımız değerli aydın ağabeylerimizden biriydi.Kansere yenik düştü. Kendisine ait şiirler BAKARSIN HİÇ BELLİ OLMAZ adlı şiir kitabında toplanmıştır.Vefatının yıl dönümü nedeniyle ANSAN ’ da düzenlenen anma etkinliğinde sunduğum bu şiir, onun sadece ölümsüzleşmesine bir nefestir. Mekanın cennet olsun Ali İhsan Ağabey , hep o ışıklı düşlerin ve onurlu kişiliğinle kalbimdesin! Manevi huzurunda bir kez daha saygıyla eğiliyorum. Şairin adı geçen şiir kitabında; (Doruk Yayınları Nisan 1997) kendi el yazısıyla yazılmış olarak yayınlanan bir şiiri aşağıdadır. ÖLÜM YOK BİTANEM Dövünme öldüğüme bitanem Yas tutma öldüğümde Bir zeytin fidesi dik toprağıma Bakarsın tutar Yaşarım tanelerde Kuşlarla yıldızlarla Uzun ömürlüdür zeytin ağacı Ölüm yok bitanem ALİ iHSAN YALÇIN 1994
- Av.Ali İhsan Yalçın’a sunudur.-
inanılmaz bir düştü dün gece gördüğüm; her gün bin defa ölürken dünyada ilk kez düşümde ecelimle öldüm... dostlarım, ellerinde en çok sevdiğim çiçekler ve türkülerle ağırladılar beni neşeli gülücüklerle, toprağın damarlarına ölümsüz bir yaşama adadılar bedenimi... yattığım yerde gülüyordum günebekan çiçeği yanaklarım etrafımda dört duvar keşke uyanmaz olaydım(!); ama görüyorum gökte maviyi deniz diye yutuyorum dinliyorum dalgaların sesini, portakal, limon çiçeklerini yaseminleri, hanımellerini koklayıp geçiyorum dolaşıp meyhaneleri, oturup masalara güzel günlerin şerefine, kadeh kaldırıp içiyorum... sarhoşluğum bu kez içkiden değil son giysimde biçkidendir ne tuhaf; simsiyah cübbem beyaza döndü birden yakamdaki kırmızı, bir gül oldu yediveren yok ki cebim, güllerim derilmedi ... yargıç yine masaya vurdu salona sessizlik oturdu bu kez gelecek celsenin ayı, günü, saati verilmedi bu tarihi karara asla itiraz edilmedi ve yanaklarımda günebakan çiçeği ölüme karşı kuruyor zembereği... Şaban AKTAŞ 04.02. 1997 |
her gün bin defa ölürken dünyada
ilk kez düşümde ecelimle öldüm...
dostlarım, ellerinde en çok sevdiğim çiçekler
ve türkülerle ağırladılar beni
neşeli gülücüklerle, toprağın damarlarına
ölümsüz bir yaşama adadılar bedenimi...
yattığım yerde gülüyordum
günebekan çiçeği yanaklarım
etrafımda dört duvar
keşke uyanmaz olaydım(!);
ama görüyorum gökte maviyi
deniz diye yutuyorum
dinliyorum dalgaların sesini,
portakal, limon çiçeklerini
yaseminleri, hanımellerini koklayıp geçiyorum
dolaşıp meyhaneleri, oturup masalara
güzel günlerin şerefine, kadeh kaldırıp içiyorum...
sarhoşluğum bu kez içkiden değil
son giysimde biçkidendir
ne tuhaf;
simsiyah cübbem beyaza döndü birden
yakamdaki kırmızı, bir gül oldu yediveren
yok ki cebim, güllerim derilmedi ...
yargıç yine masaya vurdu
salona sessizlik oturdu
bu kez
gelecek celsenin ayı, günü, saati verilmedi
bu tarihi karara asla itiraz edilmedi
ve yanaklarımda günebakan çiçeği
ölüme karşı kuruyor zembereği...
______________________________
SİZİ AYAKTA ALKIŞLIYORUM ÜSTADIM İYİ BAYRAMLAR
SAYGILARIMLA..