GÜVERCİNİN GÖZYAŞLARIAcılarını gagasına toplayıp Gecelere kanat açtı kocaman bir kuş. Pençelerinde sönen sabahlar vardı, Yoksa gökler mi yokuş? Kıvılcımlar saçıldı peşinden yere, Tutuştu her şey. Uçtu gözleri kapalı, uçtu öylece... Yandı güvercinin genzi, gözleri... Tezgâhında yıllarca durmadan Hayatı dokudu bir kadın. Ak saçlarını çözdü tel tel, Acılarına kattı. Dokudu konuşmadan tek tek, Her acıdan türlü örnek, Her rengin içinde kan vardı. Bembeyaz tüylerinde güvercinin bir damla kan... Kuytu bir köşede Bir çocuk ağladı umutsuz. Mor bir filiz büyüdü gözyaşından, Kırptı gözlerini, Uçuştu gitti umutlar. Gözlerinde, Kendinden büyük sorular kaldı. Uçuştu güvercinler karanlıklara... Genç bir yüzü vardı, güneş yanığı, Kocaman bir de yüreği, İçine dünyayı alan. Tek kurşunla boşalttılar içini, Umutları, kapkara ağaçlara asılı kaldı. Vurulup tam kalbinden yere düştü bir ak güvercin... Sarpa sardı dünyada her şey, Fırtınaya tutuldu cevapsız sorular. Daha hızlı döndü dünya, Tersine, tersine. Tepetaklak oldu tüm duygular, Düşünceler yağmalandı. Sığmadı içlere acılar, Her şey, ama her şey havalandı. Ak karaya karıştı, dağlar denize. Sadece, Beyaz bir güvercinin gözlerinde İki damla gözyaşı kaldı. Barış, güvercinler, umut, güvercinler... Barış, umut, barış, umut... |