Yalnız Ruh
Bugün dantelli siyah iç çamaşırı giydim.
Sırf içinde olduğumu bileyim diye ve onun altında, çırılçıplağım ve tenim var, kilometrelerce uzanan tenim, tenim var. Tüm düşüncelerimi her şeyden görünmez kılan tenim var. Şeffaftır. Görülür, geçmişten kalan izler ve sandığınızın aksine, tenim yumuşacık, pürüzsüz ve zedelenir kolayca. ama ne önemi var ki? size ne tenimin yumuşaklığından? parmaklarım karanlıkta ne yapıyor? onu merak ediyorsunuz siz. Ya tek yaptıkları pencereleri açmaksa bulutların arasından doğan güneşi görmem için? Ya tek arzuları bir çocuk merdivenine tırmanmaksa temiz hava alabilmem için? Ya ulaştıkları tek şey bir defter ya da tutulacak bir el ise? ama bu, istediğiniz hikâye değil. Dudaklarını yalıyorsun ve sivri dişlerini gösteriyorsun bana. Sadece bir kez başka birinin gideceği yön olmak istiyorum. Kuyudaki su olmaya ihtiyacım yok, kuyu olmaya ihtiyacım yok. ama artık zemin olmak istemiyorum. Artık insanların elleriyle kazdığı şey olmak istemiyorum. Bazı kızlar birbirlerinin şarkılarının tüm sözlerini bilir, kahkahalarında armoniyi yakalar. Gülüşleri sokaklarda ahenkle yankılanır. Ya ben doğru notaları mırıldayamazsam? Ya benim melodilerimi kimse duymazsa? Kimi, tanıdık bir ağaç, bir bahçe görünce anlar eve vardığını. Kaç daire daha çizebilirim, aramayı bırakmadan önce? Ne zaman kaybederim yolumu ebediyen? Mümkün sanırdım, sevdiğinin okyanusunda boğulmadan yüzebilmeyi. Mümkün sanırdım, suya dönüşmeden yüzebilmeyi. Ama durmaksızın yutuyorum hava sandığım şeyi. Ayaklarıma bağlı taşlar, rahat bırakmıyor beni.. |