Yola Koyuluş
Çekip alıyorsun ana kucağından,
Yıl 1613, yer Bosna misali. Uykulu gözlerle bakıyor, Anlamıyor ‘Vakit geldi’yi. ‘Hristiyan değilim’ diyor. Farketmiyor, dürtüyorum. Düşüyor önüme, Boyun bükük, gözler çapaklı. Sütlü yulaf çanağına Çalıyor kaşığı. Yedi kırk beşte Kapanacak okulun kapıları. Yetişmek lazım. |
Ahhh ahhh !
Zamanın dokusunda kaybolmuş bir ahenkle, ana kucağından çekip alınan bu masum ruh, 1613'ün gizemli Bosna coğrafyasında bulur kendini. Uykulu gözlerle, zamanın dilinden bihaber, 'Vakit geldi' çağrısını anlamadan bakıyor etrafına. Hristiyanlığın kutsal sınırlarını reddederek, farkında olmadan kucaklıyor kaderini…
Düşü, önüme bırakıyor, boyun bükük, gözleri çapaklı, bir tablonun solgun renkleri gibi. Sütlü yulaf çanağı, zamanın yemini içerken, kaşığını çalıyor bir çocuğun masum sevinciyle. Yedi kırk beşte kapanacak okulun kapıları, adeta zamanın son nefesini içinde hissediyor….
Yetişmek, o ilahi melodiye ayak uydurmak için bir zorunluluk gibi beliriyor. Bu çağrıya kulak vermek, kaybolmuş bir öykünün son sayfasında iz bırakmak; çünkü zaman, öğrenmenin ve büyümenin kapılarını kapamaya hazırlanıyor…
Her veda, yeni bir başlangıcı müjdeleyen bir kapının kapanışıdır. Bitiş, yaşamın sürekli akışında yeni bir melodiye geçişin işaretidir.
Öyle değil mi değerli dost ?
Sevgiler Konstantinopolistenn !!!