Köle
Çok güzelsin dedim
O benim güzelliğimmiş Dedim benim güzelliğimin Sende ne işi olabilir... O anda bir tebessüm Beliriverdi dudaklarında - Rüzgarın kadını sesin Beden buldu kulaklarımda ve bir ses seda buldu Köklerim, yapraklarımda Ele geçirmişsin kalbimi Topraklar, topraklarında Açmışsın bedenini Gül cezbeye gelmiş Çıplak tenin bakışlara Hep bir anlam yüklermiş Soyunmak istermiş Bütün yalanlar Gerçekler dile gelsin diye Sana dokunmadan Sevişebilmek Hayat bulmak bu işte... Birsürü ayrılığın yükü omuzlarında Kalmışsın erkeklerin birnevi boynuzunda Hep bir ateş yakmışız bilki koynumuzda Ben senden bihaber, sen bende bihaber... Aşk adını vermişsin her fani ilişkiye Ayrılıklarda düştün birnevi çelişkiye Ümitlerden olmaz ki hüzünlere takviye Seviyorum kadın... Niye diye, diye diye Bütün doğanın renkleri Sana kozmetik olmak için Bir araya gelmiş Eline yüzüne bulaştırmış Tüm güzelliğini Yinede kirletememiş Güzelliğine güzelliği verememiş Çünkü ya onla güzelsin Ya da onsuz güzelsin İki güzel olamaz Belkide çirkinsin Boşversene Çirkinlerin en güzelisin... Bir erkeğin başını görünce dizlerinde Beni taşırmış gibi parmak izlerinde Halt etmiş sevdalar ayrılığımızda Bir bedende iki can taşımanın tadında Sana belkide ilk şiirim bu Belki son şiirim Belki çekip giderim Çekip gitmişliğin olmadığı bir yere ve yerde bulduysam seni Bakarım göklere Hangi yıldız güzelliğine Meyleder kayar diye... Baharda hayat bulan tenin Tıpkı bir ağaç gibi Kalbimin toprağına salmış köklerini Giyinmişsin soyunmak için Karanlığı bedenimden... Yastığımın altında ayrılığın nüshası ve belkide olmayan birlikteliğin ikiliği Boğulurum diye açılamam sana Açılanlarıda boğmak isterim Sen bana bir ışık ver Mumun sevdası bitsin artık Eriyen varlığımın dibini aydınlatma Yokluğunla karartma Bir adında bahardır Çekip gidişlerinle Yaprakları sarartma ve arartma beni Hiç olmadığın yerlerde Oğuz seni sevseydi eğer Gelir derler herhalde ve bir çözüm üretmiyor Bütün bu söylenenler Sadece rüzgar gibi Esip, kesip biçenler... Kalmış tatsızlığın tadı Dilimin ucunda, uçurumunda Bir kaç isim, bulamıyor cisim Ruhlaşıyor, cinleşiyor, şeytanlaşıyor... Fikir... Kirleniyor kalbim çamurlarında Belki olmayan yağmurun avuçlarında Neyse artık Düşmüşsem seni anlatabilme sevdasına Demiştin ya senin güzelliğine Bakılmaz hayat aynasında Ölmek gerek, ölmüşüm Şimdi kendime aşığım Anladım neden beni bırakmaz yalnızlığım... Esmesende bu şehre Kıyametler kopuyor sanki Kalmıyor taş taş üstünde Yaş yaş üstünde Baş baş üstünde Ayrılığa küstümde Yine geldim ona sarıldım... Uzaklığın kadın O ulvi uzaklığın Oldu artık Birnevi yakınlığın Demek ki dedim Yakınlıktan olsa gerek Uzaklığın... Uzaklığım kendime... Sende kaybolmak diye Bir hediye Benimkisi üç harfli bir kelime ve anlam kaybetti Heybede Haydan gelip huya giden Huysuzluğum bu işte Biten bir şarkıyı Hiç bitmemiş gibi Dilimde Ayrılığın türküleri... Hangisinden başlasam Göz yaşlarının Hangi kıyametle Yerle bir olsam. Ayrılığın çuvallarında Bir ayrılığı araklıyorum kendimden Hep aynı kelime Aynı nükte, aynı küfür Aynı günah Aynı delik, aynı yılan, aynı zehir... ve her defasında yıkandığım aynı nehir kim demiş hangi felsefe hangi filozof, hangi alim hangi evliya, hangi peygamber... |
aysunçelenk tarafından 9/22/2008 9:13:47 PM zamanında düzenlenmiştir.