BOŞ SAYFA DOLU KİTAP
Avuçlarıma eriyen zifirin kimliksiz suretiyle,
yatsıdan-sabaha hicazi bir taksimle düşündüm. Sükut yatağı odamdan ne lale geçmiş ne sümbül, Ne de demirbaş kalacak bir buğday başağı. Sen hangi meşhur takvim yaprağındasın ? ve hangi şiir benim kadar fakir olabilir ? ***** Sütre gerisinden bakıyorum aynama, Sakallarım yüzümdeki sükutu gizlemiş. Saçlarımdan ne laleler, ne sümbüller geçmiş. Gök sümbüle bezenmiş, lale arzunun kendisi, Buğday başağı ise tanrı tanımaz mel-un, birkez olsun benim için yola düşmemiş. ***** Fakirim ben ey saçları belinde mebus. Taslara bakanlarca hakirim ben, ey odamdan elinde tütsü ile geçmeyen ekmek. Şifamıdır sanırsın hülyası bahçıvana? Tabi ki lale, sümbül kendi bağında güzeldir. Ama yani şimdi, Bağa girdik diye de başaktaki bu elem niyedir? ***** Vel hasıl, Hicaz sustu, kalem tükendi, sofram ucuz. Zifir günden utandı, ayna benden muzdarip. Kafada ne saç kaldı, nede yüzde sakal. Her günüm ayınca halden hale girdim ancak, Ne ömürlük nede seyranlık oldu bahtıma başak. |