Gazze halkına ,Filistine ithafen yazılmış bir şiirdir.
tüm sırlarım saklı zeytin ağacının gövdesinde evimin bahçesinde dikili tüm hayatımın öyküsü günlerim gecelerim dilim dilim naralarım çığlıklarım portakal ağacının gövdesinde bir bir topraklarımızdan çalınan her parçanın numarası ve mezar taşlarında damla damla emdiğim bütün acılar
sınırı ve yeri köyümün köylümün yıkılmış evleri kökünden sökülmüş ağaçları çiğnenmiş kır çiçekleri bir bir sinirlerimi büke büke parçalayan bir sürü adamın adları ve bütün hapishanelerin adları saklı
ve ellerimi kenetlemiş her çeşit kelepçeyi ve gardiyanların tüm dosyalarını ve üstüme boşalttıkları her küfrü sana yazacağım
sonra anlattıklarını bana güneşin ve ayın fısıldadıklarını bana ve kumrunun dediklerini bana aşıkların terk ettiği kuyunun başında bütün acı günlerimi ve her bozgunu yazacağım zeytin ağacını sana
gazzenin tarihini ve coğrafyasını siyonistlerin kurbanlarını da ve dikiş iğnelerini de nişan yüzüklerini de ve beyaz duvaklı esmayı öğleye doğru uçuklardan ve namlulardan gelen ölümü de yazacağım sana
bana varınca geceleri ve tel örgüleri aşan mektubun kapımın altına bir meleğin kanadı gibi düşen mektubun sabah türkülerini getirdi aklıma okul günlerini akşam güneşini köy meydanını getirdi aklıma ve duydum sesini babamın ve anamın sesini duydum
açarken mektubunu acının ve yokluğun zindanlarından kaçan mektubunu bir kuş gibi yaramın üstünde uçan mektubunu neden diken diken oldu ellerim ey sabah şafağı canım kardeşim benim diye yazmışsın canım kardeşim benim uçuyor sana doğru en iyi dileklerim uçuyor can çekiştiğin yere kadar en iyi dileklerim...
gelemez miydin sen buralara bırakamaz miydin o iğrenç savaşı çamura bulanmış yüzünü terk edemez miydin vazgeçemez miydin harabeye dönmüş o şehirden seni o can çekiştiğin yerde seni düşündüm gazzede o can çekiştiğin diyarda ne çok düşündüm seni
köksüz kalmış bir beyaz zambak gibi kaynağı kurumuş bir akarsu gibi makamı olmayan bir türkü gibi yağmuru olmayan bir fırtına gibi düşündüm seni sonbahar güneşi gibi atlastan kefenler içinde gazze de düşündüm seni orada o can çekiştiğin yerde
gidiyorum ana diyeli beri ağzına bir lokma koymadı ağladı tüm geceler boyu sessiz soluksuz bakarak gazzede ölen bebelerin tabutuna kurudu dudakları kurudu göz pınarları validenin
kardeşim yazıyorum sana durdu duracak can çekişe çekişe bu yürek sürgün ediyorum kendimi gecelere sallandıkça acıların ve zorlukların rüzgarında eski gömleğin senin durmadan dalgalandıkça filistin bayrağı zorlukların rüzgarında durmadan
belki o ifritler şu bir karış toprağımı da alacaklar bir gün atacaklar belki de gençliğimi zindana neyim var neyim yoksa atalarımdan kalma yağma edecekler belki de hepsini kabımı kaçağımı hasırımı kilimimi seccademi
belki de ölüm saçan siyonist askerlerini dikecekler köyümüze belki de söndürecekler bütün ışıklarını gecemin dört yanıma duvarlar örecekler belki de kalın yüksek ulaşılmaz belki de çarmıha gerecekler beni bir gün karşımda bir sürü israil iti
sen o zaman limana bak sandallara çiçeklere bayraklara gırtlakları paralayan feryatlara uğultulara şarkılara kasırgaya meydan okuyan yelkenlere bak benim o yoksunluklar denizinden gelen benim sürgün halkımın güneşidir o gelen dayan kardeşim son damlasına dek kanın son damlasına dek son damlasına…
anam nasıl bir öpücük kondurursa kırışık alnıma ceketimi sırtıma nasıl geçirirse babam buğday başağı toprakta nasıl yükselirse aşıklara nasıl gülerse bir yıldız yorgunluğu nasıl silerse bir soluk nasıl yükselirse bulutlar arasında bir fabrika nasıl türkü söylenirse avaz avaz sıcak yuvasına nasıl dönerse bir kuş nasıl gülerse yağmurun altında çöl öyle çarpar göğsümde gazze
evine dönen bir adam kadar mutluyum evine dönen akşamlar kadar yaşarım dallarında tüm ağaçların yaşarım köhne evin minderinde yaşarım raflarında kitaplığın bağlarım güneşe eskiyen yaramı kaçar ağzımdan sisler oluk oluk süzülür gökyüzünde gazzeye olan hasretim
kuşlar kapladı baştan başa göklerimizi burada ayırırlar buğday başakları gibi bizi bir başak sana bir başak bana çamuru kızıla boyamış olanlara karşı damarlarıyla zulme direnenlere karşı duvarlara saplanmış parmaklarımla ellerime sıkışan ekmek kırıntılarıyla buradayım sana yazıyorum buradan
anılar hıfzımdan sıyrılmış gitmiş sadece ölümü hatırlıyorum ölen kardeşlerimi bebeleri çocukları kadınları hatırlıyorum sadece buğday başakları gibi yitik bir tarlanın içinde ve sadece gazzenin adını hatırlıyorum bir kurt gibi yüreğimi kemiriyor hasret sorma bana adımı kazılı durur o topraklarda ayda yıldızda gecede ve her akşam batarken güneşte ve her sabah öldürürler beni gazzeyi düşünürken
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
yazacağım zeytin ağacını sana şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
yazacağım zeytin ağacını sana şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
...Ve Gazze, Gazzemiz, kanayan yaramız, dedirten ;emek, maneviyat ve dahası asil bir yürek dolusu dizelerdi. Değerli kalemi yürekten kutluyorum. En kalbi saygı ve selamlarımla.
Değerli şairim sayfanızda yürek sesinizin coşkusunu hissettiren güzel akıcılığıyla kurgusuyla şahane bir eser okudum yüreğine sağlık kalemin daim ilhamın bol olsun selam saygı ve sevgilerimle kal sağlıcakla
Şiir yüreğiniz kıymetli kaleminiz hep yazsın. Yüreğinize kaleminize saglik üstadım. Yine muhteşem bir eser. Sağlık huzur mutlulukla güzel bir gün dilerim. Her şey gönlünüzce olsun. Selam ve esenlikle.. Ama hep şiirle..👏✍️
Kuşlar kapladı baştan başa göklerimizi burada ayırırlar buğday başakları gibi bizi bir başak sana bir başak bana çamuru kızıla boyamış olanlara karşı damarlarıyla zulme direnenlere karşı duvarlara saplanmış parmaklarımla ellerime sıkışan ekmek kırıntılarıyla buradayım sana yazıyorum buradan
anılar hıfzımdan sıyrılmış gitmiş sadece ölümü hatırlıyorum ölen kardeşlerimi bebeleri çocukları kadınları hatırlıyorum sadece buğday başakları gibi yitik bir tarlanın içinde ve sadece gazzenin adını hatırlıyorum bir kurt gibi yüreğimi kemiriyor hasret sorma bana adımı kazılı durur o topraklarda ayda yıldızda gecede ve her akşam batarken güneşte ve her sabah öldürürler beni gazzeyi düşünürken
Şair, özellikle çamuru kızıla boyanmış olanlara, zulme direnenlere karşı duruyor. Parçalanmış, kopmuş elleriyle, duvarlara saplanmış parmaklarıyla, ekmek kırıntılarıyla varlığını hissettiriyor. Ancak bu varlık, bir yandan da geçmişten kopmuş, anılarından sıyrılmış bir şekilde tasvir ediliyor.
Ölen sevdiklerini, yaşanan acıları hatırlamak, özlem ve hasretle dolu bir kalbe işaret ediyor. Gazze'nin adı ise, acının, özlemin ve direncin sembolü olarak öne çıkıyor. Şair, her akşam batarken güneşte ve her sabah düşünce öldürüldüğünü ifade ediyor. Bu dizeler, insanlık dramına dair bir feryat, bir çağrı niteliği taşıyor.
Her zaman ki gibi harika duygularla yazmış olduğunuz şiirinizi beğeniyle okudum gönlünüze akan ilhamınız daim kaleminiz hiç susmasın sağlıcakla kalın...