TEK KİŞİLİK ÇİFT MATEM - DİYALOG
+Sus!
+Konuşma! +Madem esirgedin kendini benden, seni konuşturmama hakkına sahibim! - ama ben.. +Evet sen! +zihnimin içini meşgul etme lütfen! - ben sana dün gülümsemiştim.. +Defol! - kovuyorsun demek +Hayır siliyorum seni! - ama istediğin beni yine kendin çizeceksin… +Yapma…!! +Ne olur, yapma..!! - yapacağım! Henüz yüzleşmemiz gereken hayaller var.. +Kırmızı giyin.. - Ne oldu ? Mağlubiyetini nasıl bastıracaksın şimdi. +Ben mağlup değilim! Sen mükemmelsin.. - Şimdi sen susacaksın! Ben konuşacağım. +Tamam. Affet.. - mumu söndür. +Zaten yeterince karanlık değil mi ? - Söndür! +Peki ama neden ? - Odadaki resimlerimle değil, benimle.. +Acımasızsın… - Aferin, şimdi ödülünü giyinip geleceğim. ***** +Hoşgeldin. - Hoş bulmadım! Ne oldu beğenmedin mi ? +Hayır. Gayet şıksın. +Kırmızı bu dünyaya, senin yaratılışınla gelmiş gibi.. +Hem ayrıca; +Şu karanlıkta ay gibi parlamasan kırmızıda anlamını yitirecek. - Ee buyur etmeyecek misin ? +Ahh çok özür dilerim. +Tabureye oturabilirsin. - Peki anlaşıldı.. Yine aynı.. +Bu seferki çok farklı olacak.. - Ne düşünüyorsun ? +Saçlarını öreceğim… +Hemde kendi ellerimle. - Yakınlaşmamı ister misin? +Lütfen. ***** +Kıyafetin bu odaya çok yakıştı. - Ama ben kadınlığımı sana yakıştıramıyorum.. - Nefesini soluyan çıplaklığım varken saçlarımı örmekle meşgul olman… - Artık beni çizmeyi bırak! - Gasilhane havuzundaki incir fidesi şehvetini izlemekten bıktım. +Seni ancak çizebiliyorum anla bunu artık! - Beni sevmiyor, istemiyorsun. +Susss! Lütfen! +Söz veriyorum bu son çizişim. - Sonra? +Sonra… Sonra, söz veriyorum sana o kadar yaklaşacağım ki ellerimle ördüğüm saçlarını saracağım boynuma.. +Üzerinde oturduğun tabureyi bir daha kullanmamak üzere kaldıracağım ayak altından… - İnanayım mı sana ? +Söz veriyorum dedim ya ! - Artık seni gerçekten yanımda hissedebileceğim yani? +Evet kararım kesin. - Peki. ***** + Bitti sonunda… - Seni bekliyorum.. + Geliyorum.. - Gel.. + Öyle bir geliyorum ki + Kırmızının bir damlasını bile aziz kılarak. - Gel… + Saçların da olmasa… - Keşke saçlarımı örmeseydin… + Örmesem olmazdı, kırmızı anlamını yitirirdi… - Tamam gel artık.. + Şu lanet tabureyi attıktan sonra yanındayım. - At.. + Ben geldim.. - Hoşgeldin.. — Kilidi açtık çok şükür. Ama kapıda kanca var, kancayı kesmemiz gerekiyor. Ayrıca burnuma tinerle karışık bir koku geliyor ne olduğunu algılayamadım. Makineyi verin. Ohh tamam çok güzel kestik kancayı. Galoşsuz kimse girmesin! Duvarlara dokunmayın. Evin heryeri kırmızı, bu adam kırmızıyı çok seviyor anlaşılan. Şu odaya bir bakalım. Buda ne..!! — Alo! Amirim, adam kendini asmış. Ama tuhaf bir şekilde evin heryerini kırmızıya boyamış. Kendini astığı odada bir sürü üzerine resim çizilmiş parşömenler var. Hepsinde aynı kadının resmi var. Duvara da aynı kadını çizmiş.Ve… tüm resimlerde kadın bir taburenin üzerinde oturuyor.. Dahada ilginci bu tabure intihar ederken kullandığı tabureye çok benziyor.. Duvardaki resim yeni henüz. Kadın çırılçıplak ve saçları örgülü. Evet tabure kullanmış. Bir fırça var göz önünde. Üzerinde incir yazıyor. Evde sanatsal malzeme dışında hiç birşey yok. Elektrik dahi yok ! Mum var, mum kullanılmış. Ev sahibi 3 gün önce taşındığını söylüyor. Hayır evli değilmiş. Bir dakika… Parşömenlerden birinin sağ alt köşesinde bir fotoğraf.. Evet aynı kadın. Maktulle beraber aynı karede.. Sarılmış ve gülümsüyorlar… Fotoğrafın arkasında… Arkasında “Ölerek kendini unutturabileceğini mi sandın?” yazıyor… |