AKASYA KOKULUM
At küheylanışı gibi dönerken köpük köpük suları yararak 9 eylül vapuruyla karşıyakadan;
Esen rüzgar denizi kanatlandırırda insan bırakmaz güvertede. Senle ben kalırız 9 eylülün en önünde. Hafiften sararım ince belini Uçan sulardır konan üzerimize Vapurun burnunun suya deydiği yerde hafiften sağda, Siper olurum sen mevzimde tuzlu tuzlu öperim yanaklarından. Dağılsada saçların rüzgardan iznim vardır, Kaç dalga kanatlanırsa rüzgardan öpeceğimdir Senin bir damla su bekleyen tomurcuk dudaklarından. Helalimsindir sandık şiir’imi verirken Allahım şahit. Ve Sorarım Sarılarak sana ; Güneşin son damla ışıkları denizin üzerinde kaybolurken bir kızıllık bırakır ya işte o renkten kokusu hiç bitmeyen gülüm olurmusun diye. Bak yaklaşıyoruz iskeleye ateş böceği misali birer birer yanan lambalar buradayım deyor İzmir gökkubbeden tayyare geçerken bir yıldız kayıyor parlıyor gözlerin inci pırıltısı. Tutkun olan sana ben ; Elindeki uçan balonunu kaçırmış yaşımın çocukluğumun saflıyıyla ,hiç çıkılmamış dağların doruklarında eriyen kar suyu kadar berrak seni diliyorum yaradandan. Yakmasa deyorsun , tenimizi yakıyorya deniz tuzlu deyorum. Halatlar bağlanmış babalara o halatlar babalar ki kaç fırtına görmüş geçirmiş aklarıyla iz bıraka bıraka uçan marttılarla. Benim duygularımı bizim aynı yastığa baş koymamızı anlatan Derken; Ayak bastığımız yer kordondur dalga dalga kar siyah. Beni mutlu eden, ellerimiz birbirine deye deye bir çakıl taşını atışımızdır egeye. Benim sana verebileceğim senin için titreyen romantik yüreğimdir Nazar değmesin kem gözlerden sakınasın diye mavidir açınca içini kan kırmızı. Ömrü veren yaradan. Deniz koyu yeşil benimse yapraklarım Sö veriyorum bir sen renk ahenk çiceğimsin akasya kokulum. |