Ot Gibi
Sonu denize açılan yollarda sürelim arabayı.
Basitleştirilmiş bir kimlikle, yeşillikler içinde yaşayalım mesela ot gibi. Azmedersek ve kök salarsak eğer, biz de zamanla endemik sınıfa dahil olabiliriz belki. Sonra arabayı yakarız. Ama sen bana abayı yakmalısın önce. Yak ki gecelerimiz aydınlansın. Birleşik bir zihin karışıklığına girmeyelim durduk yere. Ve termodinamiğin yasalarına aykırı davranmayalım bence. Önemli olan toprakla uzlaşıp, ot gibi yaşamaya zemin hazırlayacak duygusal bağı kurmak. Huzur içinde var olabilme gayretini sürdüren yılanların ontolojisiyle bozarız belki de kafayı birden. Organik iplerden ördüğümüz bir hamağımız olur. Canımı sıktığın gecelerde hamakta yatarım ben. Ben bunları burada/buraya yazıyorum şimdi. Çünkü kağıttaki selüloz sindirilemiyor insan vücudunda fizyolojik nedenlerden. Çünkü her yıl Haziran geliyor ve çocukluğumuzun yaz sevincini biraz daha uzaklaştırıyor bizden. Ah işte hep bu kahrolası mevsim geçişleri! Anatomik kodlarımızla da oynuyor, ruhsal taraflarımızla da. Hata yapmaya açık hale geliyor insan mevsim geçişlerinde. Ama biz tamamlıyoruz birbirimizi. Benim sıçmakta üstüme yok, çok iyi tüy dikiyorsun bak sen de!.. |