BİR SORUN
Neden seyyah olmuş kızgın kumlarda;
Mecnunu bırakın çöllere sorun… Hangi vakit gelir beklenen durak; Yolcuyu bırakın yollara sorun... Gözleri tövbesiz tuzaklar kurar; Hal-hatır dinlemez gönlümü kırar; Nasıl uzanarak boşluğu sarar; Kucağı bırakın kollara sorun… Ayrılık rüzgârı estiyse eğer; Selamı – sabahı kestiyse eğer; Kahrından habersiz sustuysa eğer; Bülbülü bırakın güllere sorun… Ne vakit neşeyle bir kere güldü; Ne vakit kalbini ikiye böldü; Kaç kere dirildi kaç kere öldü; Ateşi bırakın küllere sorun… Kim yakar sitemle aşkın şehrini; Kim içer neşeyle özlem zehrini; Sözlerin ahını, sazın kahrını; Mızrabı bırakın tellere sorun… Her gece bir mezar kazdıklarını; Zamanlı – zamansız yazdıklarını; Tutarken küfredip, kızdıklarını; Kalemi bırakın ellere sorun… Hayali ansızın kapıya vurur; Yıkılan düşleri kâğıtlar görür; Hangi heceleri saklayıp durur; Kelamı bırakın dillere sorun… Ali ALTINLI – 15.09.2023 Saat: 16:46 |