SEN YOKTUN O ZAMAN
SEN... SEN YOKTUN O ZAMAN
Seni benden başkası bilmezken kimsin nesin Seçtim...ben seni seçtim de sen yoktun o zaman Kılavuzum aşk idi bana meçhul adresin Göçtüm... devranlar göçtüm de sen yoktun o zaman... Denizlerin sinmesi, dağların yükselmesi Uğultunun dinmesi, ilk buluşma öncesi Kolay mıydı kaderin bu menzile gelmesi Uçtum... semalar uçtum da sen yoktun o zaman... Dünya bana yabancı, gezegenim Venüs’tü Ufak-tefek mutluluk, cümlesi bana küstü Sırat köprüsü gibi gâh diz üstü- yüz üstü Geçtim... canımdan geçtim de sen yoktun o zaman... Ağzım var dilim yoktu bilmiyorum sandılar Kirlerini merhamet ırmağımda yundular Derde dermen dediler, ağuları sundular İçtim...hepsini içtim de sen yoktun o zaman... İşi görülenlerin bitti merabaları Bende değer bulmadı pulları- paraları Peşimden kovaladı şeytan arabaları Kaçtım... güç-belâ kaçtım da sen yoktun o zaman... Ve sonra tanır oldum ipimi çekenleri Silkelemek gerekti üstüme çökenleri Kanayan ellerimle kartlamış dikenleri Biçtim...tırpansız biçtim de sen yoktun o zaman... Hasretten kalmamıştı gözlerimin feri hiç Dolmamıştı kimseyle boşluğunun yeri hiç Geçmiş zaman kapandı dönülür mü geri hiç Saçtım... ömrümü saçtım da sen yoktun o zaman... Sabretmek ve emekti sırlı iki kelime Kalbime umut verdi, dua verdi dilime Nihayet alabildim anahtarı elime Açtım... kapıyı açtım da sen yoktun o zaman... Nefesin körüklerken muhabbet ocağını Asırlardır özledim şefkatli kucağını Sen girmeden kalbime, dikmeden sancağını Hiçtim... ben sensiz hiçtim de sen çoktun o zaman!.. ....... Dr. Ayşe İzci Coşkuner,11/9/2018, Antalya |