KALE YIKILIYORDU
Yavaştan yavaştan bir ses,
Sessiz sessiz gelirken, Biraz önce bir nefes, Adeta çıkmıyorken, Şu zaman nedir ters? Uslu uslu dururken... Biraz önce, Onun lâfını ediyorduk, Pırıl pırıl güneşin, Aydınlık edişinden, Daha şimdi konuşuyorduk. Neydi bu? Bir gök gürültüsü... Gelmiyordu aklına, Geçmiyordu düşüncenden, Gölge her tarafın, Oluyordu örtüsü. Nerden çıktı karabulutlar, Nasıl örttüler güneşi birden? Gözler patlak patlak, Dışına çıkmış hayretten. Daha biraz önce, İki arkadaş, Kurmuşlardı bağdaş, Sohbet ediyorlardı, Bir gönülden... Gözler güneş gibiydi, İki arkadaş, Olmuştu, bir gönüldaş. Bulutlar durup dururken, Niye örttüler güneşi? Yüzler yağmurlaştı birden, Ne istiyorlardı gözlerden? Ağlatmak mı? O gözler, Çoktan ağlamışlardı zaten. Ayak basmıştı bulutlar, Her tarafa aniden, Tutsak olmuştu güneş, Sanki sönmüştü birden... Bulutlar hiç durmadan, Top ateşine tutuyordu, Fırtınalar nârâlar atıyordu, Arkasından eserken. Daha biraz önce, Gönüller, Bir kale gibiydiler, Bulutlar durup durup, İndiriyordu, Şimşekten gülleler... Daha biraz önce, İç içeydi gözler. Bulutlar oluvermişti birden, Gitmeyen sinsi gece, Fırtınalar emir alıyordu, Bulutlardan gizlice. Kırbaçlıyordu her yeri, Şiddetlice delice... Yine o ses, yine o ses, Daha acı, daha yakından, Bu daha şiddetli bir ses, Öyle sarsıldı ki her yer, Öyle ürktü ki herkes, O ses tâ şuracıktan, Bir yürekten geliyordu. Daha biraz önce, Çıkmıyorken bir nefes, O da tükeniyordu, Kaleden geliyordu bu ses. Artık ey fırtına! Nasıl esersen es, İstersen ey karabulut! Döndür her şeyi ters, Patlasan da, çatlasan da, Eşrefî de duymaz ses... EKREM GÜRER(1978 ESKİŞEHİR) |