SIRBir rüyâ gibi hayat, gelip geçiyor her gün, Fâni olan şu insan, kâh neşeli kâh üzgün, Gidiyor engin yüksek, yollarda eğri-düzgün, Dün, bugün var idiler, belki sen de yarın gün. Cana bir cânan gerek, hem dahi gönül gerek, Bülbül tutmuş ağlıyor, gülümde yuvam gerek, Şu dünya da fânidir, hayatı tatmak gerek, Her pınarın suyundan kanıp içmemek gerek. Gül açılır sevilir, bir acı söz dert verir, Zengin fakir eşittir, genci yaşlısı hep bir, Akıl denen küçük şey, bu sırrı nerden bilir, Can cânandan geçmez, zaten aslı da birdir. Söz açılır mecliste kimi mal der, kimi can, Yalan dolan işleri bir gün anlatır cânan, Büyük söz tutmayanı, neylesin yüce Sultân, Ne can sever, ne cânan, yoksa birazcık imân. Kimisi sarhoş olmuş, kimisi dağ dağ aşmış, Kimi yatmış uyumuş, kimi çalışıp doymuş, Hâkk’ın hoş düzenine karınca bile uymuş, Her şeye boştur diyen, mutlak şeytana uymuş. Hoş geldin dedilerse, güle güle de derler, Daha varacak yer var, sır doludur bu yerler, Gökyüzü büyük perde, içinde gezegenler, Deniz bir başka ayna, orda da var gezenler. Gecelerin sırrı ay, gündüzün sırrı güneş, Aydınlık mükâfattır, günah karanlığa eş, Aslını ve dinini bilmeyen olmaz kardeş, Dengeler bozulunca toplum olur keşmekeş. Yel eser, dünya döner, her şey düzenle sürer, Alna yazılmış kader, su gibi akıp gider, Şaşkın olan şu beşer, âlemde sefâ sürer, Bir top kefen sonunda sırrı örtmeye yeter. Dosta dâvet verilir, ayrılık dâvetsizce, Haber vermeden girer melâike sessizce, Kazâ olur bahane, can alınır gizlice, Son durak, asıl mekân mezar olur derince. Gönüller köprü olur, uzakta kalma diye, Kalbi sunmuş anahtar, merhametli ol diye, Yürüsün ayak ile, tutsun eliyle diye, Akıl-fikir işte göz, Eşrefî görsün diye. EKREM GÜRER (1979 ESKİŞEHİR) |
saygı selam ve esenlik dileklerimle