ÇOBANLA KUZUSU
Bir ala uykudan kalktım,
Sağıma soluma baktım, Değneğim elime aldım, Daha horozlar ötüşe... Azığım hazır akşamdan, Yufka içinde soğandan, Bazen de bir yumurtadan, Çantam alıp yola düşe... Eser seher vakti yeli, Durgun akar suyu seli, Kimi kazma, kimi beli, Herkes ayrı ayrı işe... Ağılın kapısın açıp, Koyun keçiyi çıkarıp, Şöyle birde ıslık çalıp, Gider meleşe meleşe... Ala koyun, sarı teke, Sürümün içinde eke, Karabaşta seke seke, Toz dumanda hep gidişe... Geçerim bir bir sokağı, Koçumdaki tıngırdağı, Dinler tâ Yaylacık Dağı, Seyreder gülüşe gülüşe... Uzaklaşınca köyümden, Başlar kavalım derinden, Şöyle eski türkülerden, Gönül söyleşe söyleşe... Yaylacığın etekleri, Sürümün bellek yerleri, Kırlarında çiçekleri, Sarmaş dolaş hep sevişe... Bir ucu tâ çay’ı geçmiş, Kimi söğüt boyu gitmiş, Karabaş Tepe’ye çıkmış, Hepsi tepişe tepişe... Gün ağarırken yavaştan, Pınarı çağlaşır baştan, Şu dolan oluğu taştan, İner sürüm su içişe... Yünlü kürküm yere serer, Bir soğanlı dürümü yer, Yudum yudum suyun içer, Pınar dertleşe dertleşe... Uzaktan bir kuzu meler, Sürüden ayrılmış gider, Çok küçükken ana meğer, Yavrusundan ayrı düşe... Kara kuzum meler durur, Şu bağrımı deler durur, Anasını arar durur, Meğer ana kurda düşe... Daha bir lokma almadan, Suya elimi dalmadan, Kara kuzumu bulmadan, Olmaz gönlümde hiç neşe... Benzer Eşrefî derdiyle, Ben babam, o annesiyle, Kara kuzum her gün böyle, Dayanılmaz bir geçmişe... EKREM GÜRER(1972 YOZGAT) |