ATAKUM SAHİLİ
Atakum Sahilleri bir başka olacaktı aslında çamur yüklü bir deniz karşılamasaydı insanları...
Hele akşam saatlerinde Güneş yavaş yavaş Kocadağ’ın sırtlarına doğru inerken sahilde masasını kuran insanlar, ikinci kadehlerini kesinlikle sahili terk eden güneşe kaldıracaklardı... Nihayet guneş kaybolmuştu Atakum’un başka bir güzelliği ön plana çıkıyordu şimdi de... Sokak lambaları yanmış, projektörler denize doğru yönelmişti. Karşıdan cemalini gösteren ay, hafif bir ıslık çalarak Atakum sahillerine doğru yöneliyordu... Artık denizin bulanık suları gitmiş yerini ay ışığının parıltılarına bırakmıştı... Denizse insanları kandırırcasına dalgalarını kıyıya doğru gönderiyordu... Artık her şey masamıza odaklanmıştı. Ümit, özel biralarını sessiz sessiz yudumlarken Şilan’ın Şen kahkahaları etrafimizda yankılanıyordu. Ne kadar da güzel gülüyordu Şilan... Mehmet Hoca ise yine felekten çaldığı Bir geceyi doya doya yaşamaya çalışırken bir taraftan da ufka bakıyordu sürekli...Tedirgindi.. Sanki bir şeylerden kacar gibiydi... Tam da bu sırada Yıldız Can noktayı koydu bu dinginlige...Şarap kadehleri neden boş duruyor; neden bu güzel anı değerlendirmiyoruz dedi hoyratça... Ve Sakiliği üstlenen Zü yeniden şarap şişesini eline aldı... hafif bir tebessüm çaktıktan sonra kadehleri eşitlemeye başladı. Ümit de boş durmadı bu arada... Üçüncü birasını koymuştu bardağına ...Mehmet Hoca zaten kendinden geçmiş karşısında onu seyreden cennet bakışlı bir güzele odaklanmıştı... Kadın sessizdi... Sadece bakışlarıyla konuşuyordu ...ve kıstığı yeşil gözleriyle çok derinden bakıyordu... Sıkıntısı neydi kimse bilmiyordu... sadece Mehmet Hoca’nın oturduğu masayı kesiyordu yine sıkıntı basmıştı Mehmet Hoca’yı... Dayanamazdı böyle durumlarda... Belki yardıma ihtiyacı vardı, belki evden kovulmuştu belki de umutsuz bir hastalığa yakalanmıştı ... Kim bilir... işte o anda Mehmet Hoca sessizliğe bürünmüştü ..yalnız olduğunu hissetti. Bir ona baktı bir kendine... Belki o da kendisi gibi yalnızdı...Belki o da yaşamak istediklerini yaşayamıyordu. Hayat neden bu kadar acımasız, neden yalnız bıraktığı canlara hafiften de olsa bir umut aşılamıyor, dedi. Bazen alıp başımı gitmek istiyorum hayatın bana tanımadığı şansları yeniden yakalayabilmek için...dedi bir mırıltı halinde... Ve devam etti, "öyle bir noktadayım ki ne yapacağımı kestiremiyorum... ileriye bakıyorum ölüm kol geziyor, geriye bakıyorum yaşanmış ne varsa silinip gidiyor; yaşamak istediklerimi ne yaşatıyorlar ne de ben yaşayabiliyorum... bana cevap ver gönül ... bana ne oluyor böyle... hiçbir şeyden zevk alamaz duruma geldim... yorgunum Çok yorgunum... |
yorgunluk adına anlam ve anlatımı ile çok nefis bir paylaşımdı dost kutlar esenlikler dilerim...