Varsayımortasında rüyanın bir el uyandırdı beni içimde bir ürperdi kimsin diye soramadım tuaf bir varlık karanlığına sürükledi dilim tutulmuş halde takıldım peşine yürüdük çukurlar tümsekler üstünde bilmiyorum devlerin ayak izi miydi yoksa bana öyle mi göründü yol boyunca düşündüm bir cevap bulamadım geri dönmek istesem de ona anlatamadım nihayet dar bir kuytudan geçerek bir süre sonra ulaştık tuaf bir mekana beni gören cebilliyetsiz hokkabazlar çevirdiler etrafımı dans ederek dedim beni götürene neresi burası güneşin domadığı yer dedi sırıtarak gülerek bazen oyuklarda vahşi gözleri görüyordum girdaplardan yükselen feryatları duyuyordum bir çıkış bir dönüş yolu aradım karanlık hollerden geçtim bir ışık bulamadım bir odadan sesler yükseliyordu usulca açtım kapıyı çalgıcılar fahişeleri oynatıyordu coşuyordu mor ışıklar altında azgınlıklar masalarda masalara dolaştım kimse benim farkımda değildi iki hergeleden biri üç beş zar attı diğeri korkunç hilebazdı sorguçlu devdahlar durmadan içiyordu dışarı çıktım etrafa baktım ilerde kafileler loş ışıkklardan geçiyordu bende bir cesaret peydah oldu ne hikmetse artık hiç korkmuyordum zaten korkunun ecele faydası yoktu tüm gücümle bağırdım kimsiniz nesiniz diye tek bir cevap alamadım muammanın üstüne orurmuş keşmeşkeş olmuş zebellah gibi şekilden şekile giren bir yaratık birden gürledi getirin vurayım kellesini diye öbürleri önünde eğildi şimdi ne yapacaktım bu cılız halimle belkide hayata son bakışımdı bir kaç kere gidip geldim öbür tarafa son defa bakışımdı belki etrafa tam bunlar düşünürken başkasına yöneldiler beni sanki hiç görmediler anladım ki ben yoktum orada her şey varsayım mış aslında Mustafa Yaman 28 nisan 2023 |