Eylül!
Yirmisekiz sene, geçti üstünden,
Daha kapanmadı, kanıyor yaram! Ayırdı dostunu, vurup dostundan, Her sene bu vakit, sızlıyor şuram! Duhulünde zûlüm, şiddet ve cebir! Beş soysuz, beşinin, asılı gübür! Dile neler gelir...çekip Yâ sabır.. Hâl ehli olanlar, anlarlar merâm! Böylesi lekeli, yirminci asır! Nice civân çıktı, dâr da yola sır! Seçip huzuruna, ayırdı bir bir; Bekledim gelmedi, Şehîdlik sıram! Kimin umurunda, senin bu halin! Merâmın demeye, dönmüyor dilin! Kim versin hesâbın, oniki yılın? Mâkes bulmaz yazık, feryâdım nâram! Marmariste yaşar, besili, kartça, Eli, ağzı kandır, saldırgan Kurtça, Çekinmem lafımı, söylerim mertçe; Onun’çün açıktır, soysuzla aram! Kim ki bu millete, etmişse zûlüm; Zevk içinde yaşar, Halk zora tâlim, Acep neçe zaman, sürer bu halim? Bilmem yamanacak, kaldı ki nerem? Hâlâ nice Ana, basar bağra taş, Ama görmez kimse, hayatları hoş, Herkes pes eylemiş, ne söylesem boş; Tükendi mi deyin, mümkün-ü çârem? Eylül’ü yazarım, fırsat buldukça, Kafes, tabutluka, rûhum daldıkça, Ozan İlo’m susmam, nefes aldıkça, Eksilmez başımdan, fırtınam, Boram! |
Eylül'lerde doğduk..
Eylül'ler için doğduk..
...
Her Firavun'a bir Musa...
..
Vesselam