ANKARA ELLİNCİ YIL PARKI
Ellinci Yıl Parkı’na çıktım, bir Pazar günü,
Seyrederken etrafı, unuttum burda dünü. Gözlerim uzaklarda, dinlenerek tarıyor, Binlerce yıl öteden, tanıdık yüz arıyor. Nihayet, selâm verdim Engürü, denen Dev‘e, Hacı Bayram, Agustun, Mabet olmuş bu eve . Ankara Anıt, Yalvaç, Uluborlu’nun eli, Yanında postun seren, Hacı Bayram-ı Veli. Hacı Bayram Camisin, avlusu dolu dolu, Buraya gelenlerin havada, eli kolu. Cennet bahçelerinden, bir çiçek dermek için, Allah’a yalvarıyor, Tek, Nur’a ermek için. Hıçkırıklar, göz yaşı, boğazlar tıkanıyor, Gelenler, bu Mabedin, nuruyla yıkanıyor. Veli’ye el eyledim, Karyağdı’ya yürüdüm, Üç İhlâs, bir Fatiha, üstlerini bürüdüm. Mehmet Âkif Parkı’nda birazcık soluklandım, Hacı Musa Camisi‘nde oturdum, Abdest aldım. Ezanlar: “Allah Bir’dir!” diyerek yarışıyor, Minareler uzanmış, göklere karışıyor. Sarı Kadı, el ele, Âkif’in Mahallesi, Altındağ beldesinin sanki altın nefesi. Sokaklar pırıl pırıl, bura halkı pek yelmiş, Taceddin Dergahı’na, duyan kadın, kız gelmiş. Buraya inenlerin, ruhları dinleniyor. Gül bahçesi her taraf, gönüller şenlenleniyor. Kimler gelip geçmişler, çok ünlüden izler var. Tacettin, Âkif, Muhsin, Yörük Dede, uzlar var. Ellinci Yıl Parkı’ndan gezindim Ankara’yı, Al-yeşil ve siyahlar bürünmüş, can karayı… İçimi delip geçen gözlerleriyle, bakıyor. Ellerim bırakırken, yüreğime akıyor. Kucaklaştık, sarıldık, kor gibi döşü, bağrı, Teninin kokusundan, yandı, yıkıldı Çağrı !.. Saçları, salkım söğüt, rügarlar savuruyor, Dokundu alev alev; kor, ateş kavuruyor. Rüzgâr kıskançlığından, havayı körüklüyor. Çağrı’yı, betonlara, çarparak sürüklüyor… Ankara, büyülüyor, beni, benden alıyor; Ayaklarım yürürken, gönlüm orda kalıyor. Yürüdü,uzaklaştı, dedi: “Adım ANKARA!”; Bir sıkıntın olursa, gel beni burda ara… 19 Eylül 2010 Ankara/Erzurum Mahallesi |
Emeğine yüreğine sağlık
______________________________Selamlar