Bin yılBin asır zaman önceydi uyanmıştı ebabil kuşları insan oğlu dalmıştı düşe kopardılar bin lahza çığlığında göğüs kafesinin soluğunu bekliyordu maharetli eller kapı ardında sessizce geçiyordu karanlığın halkalarından aynalar teni terine soyunmuş iplerini geçiriyordu kapısından dünyanın iğne ucundaki mum asılıydı uzun saçlarına göz kapaklarında soluklanıyordu diriliş yoğuruyorlardı dişlerinde kanlı çivileri sesleri ile sağır eden çığlıkları dünyanın zarını yırtıyordu yer çatırdamaya gök ağlamaya başladı sancılı elleri topraktan göğe uzanıyordu insan oğlu hala düşteydi mühürlenmişti paslı kilitlerle gözleri dikildi ağızları son bir nefesle ve evren ve varlık isimsiz bir dünya doğurdu. |