ÇANAKKALE DESTANI TEKMİL BİRDENŞiirin hikayesini görmek için tıklayın BeğenAntolojimYorumlarPaylaşTweetle
06*05*15 ÇARŞAMBA ŞİİR OKURUNA NOTLAR En velut dönemimi yaşıyorum. PEYGAMBERLER TARİHİ, OSMANLI TARİHİ, ÇANAKKALE DESTANI, ölüm şiirleri, denemeler, anılar. Bazen günde üç yazı yazıyor ve sitelerimde yayınlıyorum. Okunduklarını gördükçe şevkim artıyor. Bunca ölüm peş peşe gelince depresyona giriyordum. Ancak ölüm ve aşk şiirleri, ardından sökün eden peygamber şiirleri, 2 bölümünü birkaç sene önce yazdığım Çanakkale destanı ve en son yazmaya başladığım efendimizin hayatı beni depresyondan kurtardı. Kendimi iyi hissetmiyorum. Tansiyonum sürekli düşüyor. Ama olsun hayatımın en zevkli dönemini geçiriyorum. Annemi kaybettim ama hayatımı eserlerimle dolduruyorum. Eserlerim benim aşklarım. Ne diyordu büyü yazarlardan bir dehanın çocuğu on yılda bir doğum sancısı çeker. O güzeli gördüğüm gün yeni bir doğum sancısı çektim. Şimdi o imkânsız aşk beni yeniden kuşatarak yeniledi. Adeta gençleştim. Herkes genç görünüşüm ve taşkın halimi merak edip soruyor. Onlara bu aşkımın neşesini anlatmam imkansız. Bu aşk beni her dem yeni yapıyor. Mecazi ve hakiki aşk arasında gidip gelmem beni yaşam sevinciyle dolup dolup taşırıyor. O zaman kendimi yeniden doğmuş hissediyorum. İçimden bahar şarkıları söylemek geliyor. Aynı oranda hüznü de birlikte ve yoğun yaşıyorum. O güzeli gördükçe içim kıpır kıpır ediyor. Bir volkan ateşleniyor ve patlıyor. Kendimi aşıyorum. Onun özge sularında aşkla dolup taşıyor, şiirler yazıyorum, şiirler yaşıyorum. Aşkla yaşıyor, aşkla dolup taşıyorum. Şimdi kitaplaşmak zamanı diyorum ama buna vakit bulamıyorum. Şiir yazıyorum, düzyazı kaleme alıyorum. Eserlerim boyutlarını artırıyor. Eğitim üzerine yazılar, yazılar 2, anılar, ölüm şiirleri, yeni aşk şiirleri. E kitaba devam etmeliyim gelecek orda. Mobidik. com ’da varım 4 eserle. Ona bir dört daha katacağım. Antoloji.com ünlü şairlere yaptığı videoları bana da yapmış. Gönendim. Öğrencilerim derste şiir okuduğum sahneleri çekiyor. Öğretmen arkadaşlar şiir okumamı istiyor törenlerde. Akif üzerine yazdığım şiiri bir toplantıda okudum. Beğeni aldı. Ey Kutlu Peygamber şiiri öğrenci kutlamalarında okundu. Şehrazat ta. Ahmet Kemal Kayıt Tarihi : 7.5.2015
ÇANAKKALE DESTANI TEKMİL BİRDEN
İÇİNDEKİLER 1-birinci bölüm /gelibolu fatihi süleyman paşa 2-ikinci bölüm habeşli bilal’in kardeşi, 3-üçüncü bölüm yahya çavuş a-30 ve 31. alay veya ikinci siper b-ne sandın c-kumkale d-kerime ana e-kadir oğlu sadık gözüpek kahraman f-55.alay’ın destan g-Gelibolu h-barbar türkler i-silahını vermeyen şehit 4. bölüm a-silahını vermeyen şehit b-allah yardım ediyor türklere c-dağ bayır aşarak d-yarbay hüseyin avni e-hasan dayı f-şehadet şerbetini içtiler g-bombasırtı i-çimentepe de altı kahraman asker j-bu topraklar k-kınalı hasan vatana kurban BİRİNCİ BÖLÜM /GELİBOLU FATİHİ SÜLEYMAN PAŞA 1 Gelibolu fatihi Süleyman paşa Fethetti Bolayır’ı Malkara’yı Fethetti Çorlu’yu İpsala’yı Gelibolu fatihi Süleyman paşa Süleyman Paşa’nın yiğit mi yiğit komutanları Ece Bey Kadı Fazıl, Hacı İlbey Karaoğlanoğlu Kara Hasan oğlu Süleyman Paşa’nın yiğit mi yiğit komutanları Kara Timur Han, Akangu Daha nice alnı açık yüzü ak Yüreği apak genç komutanlar genç kahramanlar Kara Timur Han, Akangu Yıl 1354 yılı Orhan Gazi’nin büyük oğlu emir buyurdu: ’Fethedin şahbazlarım Şu bizim Rumeli’yi ‘diyerek Yıl 1354 yılı Geleceği apaydınlık bir renkli sinemaskop filmi gibi görerek Süleyman Paşa şu bizim Rumeli fatihi Süleyman Paşa fethetti Rumeli’yi Geleceği apaydınlık bir renkli sinemaskop filmi gibi görerek Hey Gelibolu fatihi koca Süleyman Paşa Yaşa sen Gelibolu fatihi çok yaşa Fethetti Gelibolu’yu Hayrabolu’yu Gelibolu fatihi Süleyman paşa Hey Süleyman Paşa Süleyman Paşa Çok yaşa hay sen çok yaşa Çok yaşa Süleyman Paşa sen çok yaşa Hey Karaoğlanoğlu hey Kara Hasan oğlu Hey İlbey hey Ece bey Hey beylerbeyi Ece Bey Hey hey de hey hey Hey hey de hey hey Birinci Bölüm 2 Yıl 1354 Süleyman Paşa Orhan gazinin büyük oğlu Süleyman Paşa Anlı şanlı bir sefer eyledi Gelibolu’ ya Fethetti Gelibolu’yu Kâfir Rus, Bulgar, Engirüs Efrenç beyleri hem ne beyler Burnu yere düşse inip almayan Küçük tepeleri ben yarattım Büyükleri babamdan kaldı Diyerek kurum kurum kurumlanan bu beyler Gurur abidesi daha bilmem neyin nesi Gururlarını hiçe sayıp onursuzca gidip yalvardılar Hazarda minnet etmeyip selamı sakınacakları İstanbul tekfuruna Gidip gelip gidip gelip Bıkmadan usanmadan Yalvardılar İstanbul tekfuru şu bizim Kral Konstantin Konstantinopolis hükümdarı Kral Konstantin Otuz bin asker Ve altmış gemi ilen Saldırdı İslam askerine Süleyman Paşa Orhan Gazi’nin büyük oğlu Toplayarak İslam askerini Buyurdu: ’Saldırın aslanlarım dayanarak Allah’a Din Allah’ın oluncaya kadar Doğruların yardımcısıdır Allah’ Süleyman Paşa’nın sesi ta uzaklardan duyuldu Duyuldu Süleyman Paşanın sesi uzaklardan Süleyman paşanın sesini duyan İslam askeri Cansiperane bir azimle savaşa koyuldu Olağanüstü bir çabayla koyuldu savaşa Süleyman paşanın sesini duyan İslam askeri Süleyman Paşa’nın sesi inletiyordu dağı taşı Dağı taşı inletiyordu Süleyman paşanın sesi Sanki savaştan önce biliyordu kavuşacağını Allah’a Süleyman paşanın askeri Sal yapıp ağaçlardan karşıya geçti Ağaçlardan sal yapıp karşıya geçti Süleyman paşa Süleyman Paşa’nın askeri kırk kişiydi Süleyman Paşa’nın askeri Çanakkale boğazını geçti salla Süleyman Paşa’nın askeri Cinpe kalesini fethetti Süleyman Paşa’nın sesi hüzünlüydü Sesi hüzünlüydü Süleyman Paşa’nın İKİNCİ BÖLÜM 1 HABEŞLİ BİLAL’İN KARDEŞİ Habeşli Bilal’in kardeşi Habeşli Hacı Mesut Bu nefesi nereden buldun Nereden buldun bu sesi Mülazım Emin bitik mahvolduk kaybettik Bu savaşı derken Habeşli Bilal, Habeşli Bilal Gönder şu mutlu haberi Aziz Çavuş’la Aziz Çavuş, Aziz Çavuş bilirim siz Dersiniz kaybettik Çanakkale’yi Hatta size kalsa kaybettik çoktaaan İstanbul’u Anadolu’yu Ama ben deriiiiiiiiiiiim ki Kazandık zaferi Yıkıldı gitti düşman neferi Yıkılsın gitsin bin beter olsun Git söyle Mülazım Efendi’ye Git söyle davul çaldırsın Davul zurna çaldırsın git söyle Düğün bayram olsun git söyle Zerde pilav pişirsin Zafer bizimdir arkadaş Zafer elbette bizim olacak Çünkü zafer inananlarındır ancak Çanakkale Destanı/ İkinci Bölüm 2 SEDDÜL BAHİR KİLİT BAHİR Yıl 1915 Puslu bir 25 Nisan sabahı Çıkar göklere ahı mazlum milletin Seddül Bahir’de Düşman çıkarmış askerini denizden Aşmış Seddül Bahir’i Düşman çıkarma yapmış Seddül Bahir’den Seddül Bahir, Seddül Bahir olalı Ne gördü böyle bir mahşeri ne tanıdı Seddül Bahir, Seddül Bahir olalı Seddül Bahir set olalı zulme Ne böyle bir zulüm, gördü ne böyle bir kıyamet Allah’ım bu müthiş bir zulüm ne korkunç bir kıyamet Bir yanda düşman askeri Fransız, İngiliz, Ansak ve Hindi Bir yanda Alman General John Eber Geber düşman askeri geber Geberemezsin Değil 100 bin 200 bin Milyonlarca askerini pisipisine Çanakkale boğazında ölüme terk etsen de Seddül Bahir’i ele geçiremezsin Vermeyiz Değil 100 bin 200 bin Milyonlarca askerini versen bile Değil bu vatanı Bir karış toprağını bile Değil Bütün Avrupa’yı Bütün dünyayı aç kurtlar gibi salsan üzerimize Bizi ezmeden Cesetlerimizi sermeden yere Ruhumuzu esir etmeden Paraya pula sarışın Avrupalı aşüfteye Elde edemezsin Edemeyeceksin asla ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 3 YAHYA ÇAVUŞ Yahya Çavuş ne oldu 55.Alay’a ne oldu Binlerce kişiyle savaşan 100 kahramana ne oldu Ne oldu senin Mehmetçiklerine Uçtular mı yoksa Cennetçiklerine Hepsi şehit mi oldu Kıskanarak birbirlerine İçtiler kana kana Şehadet şerbetini İçtiler şehadet şerbetini içtiler Birer birer içtiler Kana kana içtiler Doya doya içtiler Şehadet şerbetini içtiler Şehadet şerbetini içtiler Kendilerinden geçtiler Görünce cennet bahçelerini Görünce kendilerinden önce cennete gidenleri Görünce orada zevk-ü safa edenleri Hurilerle beraber zevk bahçeleri- İçinde zevk-ü safa edenleri Haydi gelin dediler siz de bizimle beraber gelin Zevk- ü safa edelim Bir safa bahşedelim dil-i naşade Naşad olan gönül ehlini Şad edelim Şad edelim Şad edelim ehl-i dili Şad edelim Şad edelim Zevk- ü safa bahşedelim gelin o dil-i şad’a Açalım sinemizi düşman ateşine Açılsın gül bahçeleri önümüzde Açılsın cennet bahçeleri önümüzde Görünsün gözlerimize O sinesinde tomurcuk memeleri olan huriler O huriler ki camdandır elbiseleri Görünür altından parlak bedenleri Sahiplerine sonsuz zevk vadederler Onlarla olmak bin ömre değer Onlarla olmak bin ömre bedel Aç sineni ateşten mermilere Götürsün seni o sonsuz zevk bahçelerine Vuramaz korkarım seni ehl-i küfrün topu tüfeği Öldürmez korkarım seni ehl-i küfrün mermisi fişeği Bu iman karşısında kimse duramaz Öldürmeden binlerce kafir askerini Göndermeden o melun ruhları cehenneme Göstermeden o kafirciklere alevli ateşi Göstermeden o kafirciklere sonsuz cehennemi Aç sineni ateşten mermilere aç aç Bu iman dolu sine karşısında hiçbir güç duramaz Varamaz seni hiçbir kafir tüfeği topu vuramaz Vuramaz seni hiçbir kafir mermisi fişeği bombası vuramaz Vursa da o iman yürekli insanı hiçbir güç durduramaz Durduramayacak dünya durdukça var oldukça kainat Ta kopuncaya kadar kıyamet Var oldukça kainat hiçbir güç seni durduramaz Durduramaz seni durdukça dünya var oldukça evren Topun yok tüfeği yok mermin yok fişeğin yok senin Topun yok tüfeği yok mermin yok fişeğin yok amma Göğsünde volkan gibi fışkıran Yanardağ gibi fokurdayan imanın var senin Topun yok tüfeği yok mermin yok fişeğin yok senin Bir mermiye iki kafir gebertmek en kutsal hedefin senin Yahya Çavuş hadi söyle şimdi nerde Alay’ın nerde askerlerin senin Hepsi yok oldular ya görünmez oldular Uçtular kanatlanıp cennete Şimdi Cennet’te uyuyorlar Yok yok uyumuyorlar orda uyumak yok Zevk ve safa içinde eğleniyorlar o tomurcuk göğüslülerle Amme suresinde müjdelenen o genç hurilerle Kevser şarabından içiyorlar Altlarından ırmaklar akan köşklerinde Zevk-ü safa ediyorlar Zevk-ü safa ediyorlar Şeffaf elbiseler giyen o güzel gözlü hurilerle Tenleri nurdan güzel göğüslü hurilerle Alevli zevkler içinde ateşten danslar eşliğinde Ateşli rakslarla yanarak kavrularak Zevk-ü safa ediyorlar Kendilerinden geçiyorlar Ateşli danslar içinde Kendilerinden geçiyorlar En yakıcı buselere kanıyorlar Ateşli buselerle vuslata kanıyorlar 30 VE 31. ALAY VEYA İKİNCİ SİPER Çanakkale toz duman Çanakkale Mahşer Çanakkale kan kıyamet Emrediyor Komutan Çıkarak yüksekçe bir taşın üstüne Başlıyor konuşmaya Konuşma konuşma değil mübarek ölüm emri Başladı komutan ölüm emri yağdırmaya nefere Arkadaşlar dedi Arkadaşlar Düşmanla aramızda Yaralı gazilerimiz ve mübarek şehitlerimiz var Kimi acısından inlemekte Kimi imdat diye bağırarak yardım istemekte Kimi sesi soluğu kesmiş bir yardım gelir mi diye yeri göğü dinlemekte Ama vaktimiz dar Daha yapacak çok işlerimiz var Ne şehitlerimiz gömecek zamanımız Ne de yaralılarımızla ilgilenecek halimiz var Durmaya dinlenmeye savaşa fasıla vermeye imkan ve mahalimiz yok Ölen ölmüş rahmet-i Rahman’’a kavuşmuştur Yaralılarımızı Allah’’a emanet etmekten başka çaremiz yok Vatan bizi beklemekte Düşman ayağı altında inim inim inlemekte vatan Vatanın kendisi ağır yaralı Şehit düştü düşecek Bu durumda hiç bir şeye ne imkan ne ihtimal var Tek yol savaşmak Taarruz etmek zorundayız Aksi halde düşman bize saldıracak En iyi müdaafa taarruzdur Ve önce Çanakkale’’yi işgal Sonra Payitaht’’ı postallarıyla kirletecek Hain düşman Pis postallarıyla Mescitlerimize girecek Harem-i namusumuzu kirletecek Haydi aslanlarım Emrediyorum size Öleceksiniz Ama asla dönmeyeceksiniz geri Ölürsek şehit olacağız dönersek hain Hainin yeri cehennemi zümera Savaştan kaçmak hainliktir kahpeliktir korkaklıktır Aramızda kahpenin korkağın hainin yoktur yeri Komutan sustu Dağ taş sustu Sustu bütün kainat Sustu bütün hayvanat Sustu bütün nebatat İndi komutan o yüksekçe taşın üstünden atıldı ileri Çıkararak rovelverini belinden Açarak emniyetini Sürdü mermileri namlusuna Diğer komutanlar da onunla beraber Ardından ne mi oldu merak edeceksiniz 4000 kişilik o kocaman yürekli ordu Atıldı peşlerinden komutanlarının Onlar da takmışlardı tüfeklerine süngülerini Hücum ettiler Basarak şehitlerin üstüne Basarak acıdan inleyen yararlıların üstüne Düşman siperlerden ölüm kusuyordu o aslan neferlerin üstüne Ama onlar yılmadılar Öldüler Ölenleri gördüler Üstlerine basarak ilerlediler Saldırdılar düşman üstüne Atılarak düşman siperlerine Süngüden geçirdiler Allah Allah nidalarıyla hepsini birer birer Korkmadan yılmadan Tereddüt etmeden bir an bile Aldırmadan ardarda gelen mermilere şarapnellere Siper ederek göğüslerini Ölüme aldırmadan İçerek şehadet şerbetini Serdiler binlerce düşman askerini yerlere Gömdüler düşman leşlerini siperlere 31. Alayın postacısı gelir anlatır durumu Alay Komutanı Albay Sabri Bey’’e Anlatır olduğu gibi Ne bir eksik ne fazla Başka bir emriniz var mı diye soruyor Yüzbaşımız diye 30. Alay’’ın Posta başı da aynen tekmiller durum vaziyet aynıdır orda da İkinci bir emre hazırdır alay diye Albay Sabri bey emri tekmiller Söyleyin komutanlarınıza der Hücum edin 2. Siperlere NE SANDIN Nereye kovacaksınız bu kahraman milleti Ne hain planların var senin Bu gözü pek fedakar milleti Anadolu’ya mı hapsetmektir niyetin Ne sandın sen bu aziz milleti Korkarak seçecek mi bu zilleti Boyun mu eğer namert düşmana Kabul eder mi sanırsın zilleti Namusunu pay-i mal eder mi sandın Bu zillete katlanır mı ebedi İnancını kaybetmeyen bu millet İzzetini kaybeder mi sandın Zalim ve cahil bir ırktı değil mi Asıl zalim ve cahil sensiz Yeter artık senin bu zulmün Herkesi kendin gibi mi sandın Sen bu milleti aptal mı sandın Bu şanlı vatanı verir mi sandın Sen bu milleti korkak mı sandın Sana boyun eğecek koyun mu sandın ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 2 KUMKALE Kumkale’de ne işin var Fransız askeri Ölmeye mi geldin bu topraklarda Ülkende toprak mı kalmadı ölmek için Yazık oldu telef oldu bunca askerin Yazık ki yazık körpe evlatlarına yazık ettin Her biri ana kuzusuydu geldiklerinde Her biri hayat doluydu ölüp gittiler Bir toprak bile bulamadılar ölüp gittiler Onlar belki kahramandı belki yiğittiler Yaşasalardı çok şey yapacaklardı Aşık olacaklar evlenip mutlu olacaklardı Çocuklar getireceklerdi dünyaya mavi gözlü Her biri öldü gitti kör kurşunla yazık Murat almadan gittiler kavuşamadan gittiler Yaşam doluydular yaşamadan gittiler Pisi pisine gittiler pisi pisi gittiler Geldiler vatanlarına bir türlü dönmediler Vatan hasretiyle gittiler hasretle gittiler Doyamadan gittiler yavuklularına Geldiler vatanlarına bir türlü dönmediler Haintepe geçti düşman eline yazık Can verdi orada yüzlerce şehit yazık Hain Anzak kıydı canlarına yazık Şehit oldu yüzlerce yiğit orda yazık Trunkeytrunkey ne işin vardı burda Ülkende kalsaydın uzun ömür sürseydin ya Ülkende olsaydın da yaşasaydın bir ömür Trunkeytrunkey ne işin vardı burda Gülüp eğlenmek varken ölmek niye Ölüme koşmakta ne vardı yaşamak varken Ölmek için buraya gelmenin ne anlamı vardı Trunkeytrunkey ne işin vardı burda TrunkeyTrunkey ne vardı o filikada O filikada olanlar oldu Trunkey Turneye mi çıktı askerlerin Trunkey Cehenneme turne mi var yoksa Hilde bak bakalım ne görüyorsun Sahildeki kum yığınları cesetlerle dolu Ay ışığında nasıl görünüyorlar Sahildeki kum yığınları cesetlerle dolu Ricketson ne kızıyor ne köpürüyorsun Bunun böyle olacağını bilmiyor muydun Buraya gelmek ölmekle eş anlamlı Bunun böyle olacağını bilmiyor muydun Yüzbaşı David gördün mü kıyameti Türkler nasıl saldırıyor ateş gibi mi Şimşek gibi çakıyorlar yıldırım gibi Çarpıyorlar Yüzbaşı David gördün mü Kıyameti Askerin nerde senin ne oldu askerin Kıyıya çıkabildiler mi gökyüzüne Bakabildiler mi acaba bir kez gündüzleyin Askerin nerde senin ne oldu askerin Yüzbaşı Frenc askerlerin kuş gibi avlanıyorlar gördün mü Kahraman Türk askerleri tarafından bir bir Unutma bizimkiler pek seviyor tarla farelerini Yüzbaşı Frenc askerlerin kuş gibi avlanıyorlar O fareler peynir yemeye mi gelmişlerdi Bir ellerinde şarap kadehleri bir ellerinde Mezeleri bir de Türk lokumu yiyeceklerdi O fareler peynir yemeye mi gelmişlerdi Fareler gibi öldüler fareler gibi öldüler Aç fareler gibi kısıldılar kapana Aç fareler gibi peynire koşan Fareler gibi öldüler fareler gibi öldüler KERİME ANA Kerim Ana kerimdir naiftir vatanseverdir her zaman Kerime Ana merttir cömerttir onurludur her zaman Kerime ana vefalıdır sevecendir evlat canlısıdır Kerime Ana gerekirse vatanın için canını verir Kerime Ana keremlidir ariftir vatanseverdir her zaman Kerime Ana vatan için canını feda etmek ister Kerime Ana erkek olmak ister savaşmak ister Kerime Ana evladıyla aynı yolda olmak ister Kerime Ana evladına sarılıp yatmak ister Kerime Ana vatan için canını feda etmek ister Kerime Ana yavrusunu göndermiş Çanakkale’ye Ya şehit olsun ya gazi olarak dönsün diyerek Ya gazi ol ya şehit övünsün seninle millet Övünsün seninle annen diyerek oğluna Kerime Ana yavrusunu göndermiş Çanakkale’ye Kerim Ana’nın oğlu savaştı canını dişine takarak Kerime Ana’nın oğlu aç kaldı susuz kaldı uykusuz kaldı Kerim Ana’nın oğlu şehit oldu Çanakkale’de Ya Allah diyerek Kerime Ana yavrusunu şehit vermiş Çanakkale’de Kerim Ana’nın oğlu savaştı canını dişine takarak Toplamış taşı tarağı göçüvermiş Çanakkale’ye Kerime Ana ahir ömrüm burada geçsin diyerek Başlamış yaşamaya yavrusunun yanında Kilit Bahir köyünde Kerime Ana’nın şehit oğlu yatmaktadır Kilit Bahir köyünde Kerime Ana yavrusunu şehit vermiş Çanakkale’de KADİR OĞLU SADIK GÖZÜPEK KAHRAMAN Kadir oğlu Sadık ince yağız bir adam ayrılmış ana ocağından yar kucağından gelip katılmış orduya savaşmak için düşmanla Çanakkale’de kutlu vatan savunması için karşıda düşman zalim düşman gaddar düşman acımasız düşman ölüm saçıyor silahlar durmadan ölüm kusuyor mitralyözler ölüm kusuyor havan topları ölüm saçıyor el bombaları ölüm saçıyor el bombaları Kadir oğlu Sadık ince yağız bir adam ayrılmış ana ocağından yar kucağından gelip katılmış orduya savaşmak için düşmanla Çanakkale’de kutlu vatan savunması için Kadir oğlu Sadık ince yağız bir adam akıllı mı akıllı ince fikir bir adam korkusuz bir kahraman gökten mermiler yağmur gibi yağarken metrekareye binlerce mermi düşüyor zalim düşman gaddar düşman saldırıyor ardarda durmadan ardarda patlıyor şarapneller bombalar havada uçuşuyor bombalar göz gözü görmüyor barut dumanından kan ve barut kokusu havaya karışıyor bütün bunlar olup biterken olup biterken tüm bunlar hiç aldırmıyor olan bitene Kadir oğlu Sadık kahraman hiç futur etmiyor korkmuyor hiç bir şeyden kaybetmiyor hiç bir şey Türk askeri neşesinden coşkusundan hiç bir şey kaybetmiyor Kadir oğlu Sadık Kadir oğlu Sadık tam bir kahraman kahramanlık destanı yazıyor adam düşman ara vermiyor bombardımana ara vermiyor bombardımana düşman sadık’ın aklına ince bir fikir geliyor ince bir fikir geliyor ince fikirli korkusuz adama yepyeni bir süpriz hazırlıyor düşmana savaş bütün şiddetiyle sürerken o canavar silahlar öüm kusarken o ince fikirli adam o alçakgönüllü büyük kahraman bir şey oluyor garip bir şey aniden büyük bir hızla fırlıyor yerinden Kadir oğlu Sadık çıkarak siperinden kucaklıyor patlamayan bombaları götürüyor son hızla düşman siperlerinin önüne gece boyunca sürdürüyor bu işi korkmadan yılmadan ölüme aldırmadan aldırmadan hiç bir şeye arkadaşları bağırıyor arkasından etme eyleme canını atma tehlikeye hem sen ne yapıyorsun bir kere düşmana cephane de götürmek niye daha çok Türk askeri ölsün diye mi düşmana cephane taşımanın neresi iyi itirazlara aldırmadan devam ediyordu o yaptığı işe durun sabredin diyordu sabah olunca görürüsünüz her şeyi dur gitme etme yapma diyen seslere aldırmadan inatla devam ediyordu yaptığı işe kararlıydı ısrarcıydı yaptığı işe devam edecekti tamamlayacaktı bitirecekti Kadir oğlu Sadık koşuyordu durmadan dost siperlerinden düşman siperlerin kucağında patlamamış toplarla şarapnellerle arkadaşları çıkışıyor kızarak öfkeyle Sadık sen ne yapıyorsun düşmana silah veriyorsun düşmana koz veriyorsun atıyorsun ölüme kendini atıyorsun ölüme bizi bunca bombayı niçin taşıyorsun düşman cephesine bunca mermiyi bunca şarapneli düşmana cephane de neyin nesi Kadir oğlu Sadık fütursuz cevaplar bir yandan herkesi bekleyin göreceksiniz sabredin göreceksiniz bu yaptığım neyin nesi sabah belli olur Vehbi’nin kerrakesi ortalık aydınlanıp sabah olunca başlar mermi atmaya düşman siperlerine tam isbat etti işte ardından koskoca bir gürültü patlar akşam Sadık’ın taşıdığı patlamamış mermiler bombalar patlar düşman siperlerinde toplar korkunç bir patlama olur sanki kıyamet kopar düşman mevzileri yer ile yeksan olur kollar bacaklar kesik başlar fırlar havaya taru mar olur bombalar patlar art arda tam isabetle infilak eder patlamamış bombalar şarapneller düşmana zindan olur her yer cehennem kesilir düşman siperleri düşmana cehennem kesilir baştanbaşa kainat ah Kadir oğlu Sadık gözü pek kahraman nice kahramanlardan daha kahramana Çanakkale’yi şanlı yapan iman bu iman akıl bu akıl yok dünyada hiç bir millette Kadir oğlu Sadık Kadir’in oğlu milletine sadık yine bir gün kendi tüfeğinden çıkan mermiyle yaralanan düşman askerini kurtarırken gitti düşman mermisiyle ebedi cennetine Kadir oğlu Sadık gözü pek kahraman inançlı cesur bir o kadar da merhametli yok bulunmaz bulunamaaz hiç bir millette bu iman bu akıl bu fikir bu merhamet Kadir oğlu Sadık gözü pek kahraman kadar akıllı inançlı merhametli hiç bir düşman olmadı olamaz olamayacak Kadir oğlu Sadık’ın adı unutulmayacak 3.KISIM 55. ALAY’IN DESTANI Yahya Çavuş ne yaptın askerini nerde kaybettin 55. Alayın kahraman askerlerine ne oldu komutana ne cevap vereceksin şimdi Derse Yahya Çavuş askerin nerde Ne yaptın askerini nerde kaybettin nerde Haydi Yahya Çavuş haydi Durma dinlenme yok sana artık bundan gayri İntikamını al küffardan Al Balkanların intikamını Kafkaslar’ın Yemen’in Filistin’in intikamını Irak eyaletinin Kut’ul Amare’nin Süveyş’te aç susuz can verenlerin Medine’de şehadete eren askerin TEĞMEN ALAADDİN Teğmen Alaaddin nerde alayın Hani Yahya Çavuş’a emanet etmiştin ya O kahraman askerlerin nerede şimdi hesabını ver Mermi çukurlarında mı kayboldu onlar Cesetleri nerede Nerde bunca neferin kahraman askerin nerde Yoksa her biri cennet bahçelerinde midir Firdevs cennetlerinde zevk-ü sefa alemlerinde Cennetten daha ala mı şimdiki yerin 3. TABUR VE HÜSEYİN AVNİ BEY Hüseyin Avni Bey 3. Tabura ne oldu Bunca beyaz bayraklar da ne Yoksa teslim mi oldun pisi pisine Yok yok hayır olamaz olamaz olmayacaktır hiçbir zaman İslam askeri kafire teslim olmaz ölür de şanla şerefle Teslim olmaz o haine o nanköre o kafire İslam askeri boyun eğmez eğemez namertçesine o namertlere Şerefsizcesine Harim-i namusunu teslim edemez o alçak kafire Hayır hayır onlar beyaz bayrak değil Türk askeri bu kadar korkak değil Türk askeri bu kadar korkak olamaz Onlar yarınki hücuma hazırlık yapan askerin elbiseleridir Onlar şehadete hazırlanan Müslüman Türk askerinin kefenleridir Bu elbiseler onlara kefen olacak bunu biliyorlar Onlar şehit olmaya dünden razılar Onlar kavuşacaklar Allahlarına tertemiz Her şeyleriyle tertemiz Ruhlarıyla bedenleriyle tertemiz Tertemiz elbiseleriyle kefenleriyle tertemiz Onlara kefen olacak elbiseleriyle tertemiz Tertemiz dir İslam askeri ruh ve manasıyla baştan ayağa Onlar tertemiz olarak Allah’a kavuşmak isteyenlerin kefenleridir Asla beyaz bayrak değil Olmaz olamaz İslam askeri küffara teslim olamaz İslam askeri Allah’a teslim olur Teslim-i ruh eder de köle olmaz küffara 27. ALAY VE TEĞMEN MUCİP Teğmen Mucip Topçular sırtından ne haber 27. Alay nerede 300 kişide kalan kaç nefer Teğmen Mucip 27. Alay 55. Alay’ın kardeşidir Onun yerine alır madalyasını O kutsal şehitlerin Ruhları şimdi nerdedir Kaldır onun yerine alkışlayalım seni Yerde kalan sancağını Kaldır yerlerde sürünmesin o sancak O sancak dalgalanmalı göklerde Onun yeri göklerdir ancak Gökler ne gördü ne görecek sancağın böylesini Kimse göremedi geremeyecek bir daha asla Böyle bir sancağın gölgesini GELİBOLU Gelibolu Gelibolu sana ne oldu ne oldu sana Neler gördün ki sen gözlerin dolu dolu Ağlamaktasın gökten yağmur boşanır gibi Ağlamaktasın dağlardan seller akar coşar gibi Gelibolu Gelibolu sana ne oldu ne oldu sana Neler gördün ki sen gözlerin dolu dolu Dost birliklerine mi bu ağlaman düşman birliklerine mi Ağla onlara ağla o fareciklere Üç kuruşluk peynire yem olan o fareciklere Hani bir ellerinde de kadehleri olacaktı içleri şarap dolu Hani Türk lokumu yiyeceklerdi ne oldu Ağla onlara ağla şimdi ağlamak vaktidir Bizim ölülerimize ağlaman gerekmez onlar cennettedir Şehit oğlu şehittir hepsi onlar ölmediler Uçup gittiler cennetteki yerlerine Onlar için ağlamak değil gülmek eğlenmek düğün bayram yapmak gerekir Onlar ölü değiller diriden daha diri Belki savaşmak için dönmek isterler geri Gelibolu Gelibolu sana ne oldu ne oldu sana Neler gördün ki sen gözlerin dolu dolu Ağlamaktasın gökten yağmur boşanır gibi Ağlamaktasın dağlardan seller akar coşar gibi Gelibolu Gelibolu sana ne oldu ne oldu sana Neler gördün ki sen gözlerin dolu dolu BARBAR TÜRKLER Şu pis Türklere hadlerini bildireceğiz adı batası Türkler canı çıkası Türkler yok edilmeli değil mi tarih sahnesinden cahil Türkler barbar Türkler yok edeceğiz hepsini yakıp yıkalım ülkelerini Anadolu bizim olmalı Asya Afrikla bizim Kudüs’ü işgal edececeğiz yeniden hepsini teker teker öldüreceğiz diri diri gömeceğiz hepsini kalanları kazıklara geçireceğiz Voyvoda gibi insan değil bunlar hepsini yok etmeli yakıp yıkacağız tüm İslam kentlerini yağmalayacağız padişahın memleketini Orta Asya’ya süreceğiz unların hepsini geldikleri yere göndereceğiz önce sarayın haremini geçireceğiz ele kadınlarla zevkli saatler geçireceğiz sonunda onları da gönereceğiz cehenneme yok edeceğiz bu kötülük tohumlarını bir bir kaldıracağız şeytanın öfkesini yeryüzünden alacağız İstanbul’u dirilteceğiz Bizans’ı yeniden kuracağız Roma imparatorluğunu tekrar Ayasofya’yı kilise yapacağız bir daha baştan yıkacağız minareleri haç takacağız Büyük Kubbe’ye çanlar çalacak İstanbul’un her tepesinden SİLAHINI VERMEYEN ŞEHİT Köylüler bir gün geziyorlardı Koyunlarıyla birlikte Yeşillikler içinde Çin’de değil Maçin’de değil Çan’da değil Maan’da değil Çankırı’da değil Malkara’da değil Çanakkale’de Şanlı savaşlara sahne olmuş Her karış toprağı kanla yoğrulmuş Metrekaresinde binlerce mermi boğulmuş Çanakkale’de Çanakkalenin dağlarında derelerinde Dere kenarlarında yeşilliklerde Otlatırken koyunlarını Dere bayır otlaklarda Dağlarda bayırlarda Yayılır koyun sürüleri Çobanlar başlarında Dolaşır dururlarken Yanık türkünün en canlı yerinde Anlatırlar Çanakkale hikayelerini Yine bir gün aynı yerlerde Otlatıyorlardı sürülerini Sürüler gidiyordu alıp başını En verimli yerlere En güzel en verimli en gür otlar neredeyse Sürü alıp başını giderken Çobanlar sürü peşinde türküler tuttururken Bir de bakarlar ki en verimli en gür en güzel otlu yerler Dururken Sürüler otluyordu Kurak topraklarda İçlerinden hiç biri bile Yüz sürmüyordu O gür o verimli o güzel otlara Bir tutam bile yemiyorlardı Burada bizi doyuracak Verimli gür otlar var Demiyorlardı Şaştı çobanlar bu işe Müdahale ettiler bu gidişe Sürüyü itelemeye çabaladılar O verimli o güzel o gür yerleree Ama olmuyordu Hiç biri oralı olmuyordu İçlerinden hiç biri bile Ne yaptılarsa olmadı Boş kara bakır dolmadı Bir çare bulamadılar Ama kendilerini bu işten alamadılar Anlattılar olayı köy kahvesinde Oturup bir meşveret tutturdular Sonunda karar verdiler bir işe Kazacaklardı O toprağın altında ne varsa Bakacaklardı Toplandılar ertesi sabah Aldılar kazma kürekleri ellerine Vardılar o koyunların otlamadığı o meşum yere Başladılar kazmaya Kaza kaza vardılar bir mezara Bir de ne görsünler Mezarda bir nefer Neferin elinde bir mavzer Askeri oradan çıkarmak istediler Çıkarıp daha temiz daha mutena Daha eşsiz bir yere Gömmek istediler Almak istediler elindeki mavzeri Mavzeri vermedi o kahraman nefer O kahramana asker vermedi mavzeri bir türlü Ne yaptılar Ne ettilerse kar etmedi Nefer bırakmadı elindeki mavzeri En sonunda karar verdiler Vereceklerdi haber En yakın askeri birliğe Gelip alsınlar diye O kahraman neferi Ve elindeki bir türlü bırakmadığı O kutlu mavzeri Geldi bir manga asker Ve başlarında komutanları Onlar da uğraştılar Almaya elinden O meşhur neferin Elindeki mavzeri Olmadı yapamadılar Vazgeçmedi bırakmadı bir türlü silahını o kutlu nefer At avrat silah namustur diyordu sanki Canını verdikten sonra bile Onları koruyordu Onların hiç birni Canı pahasına bile Bırakmıyordu Düşündüler taşındılar Akıllarına bir fikir geldi O manga askerin başındaki komutan Seslendi o kutlu nefere Asker dedi salah bırak Bıraktı asker Elindeki mavzeri Ve alıp götürdüler Hem o kahraman askeri Hemde Bir türlü elinden bırakmadığı O meşhur mavzeri Her ikisini büyük bir törenle Gömdüler en güzel en mutena bir yere Ve yaptılar üstlerine En güzel en mutena bir türbe Şimdi hala o türbeyi gezenler Bu olayın hikayesini Rehberlerden dinlerken Hayret ederler Ne kutlu askermiş o derler Keşke biz de olsaydık onun gibi Kahraman bir asker BEDELİ ÇANAKKALE’DE ÖDENECEKTİR Teğmen Mehmet Muzaffer’e Emretti komutan Otomobil lastiklerini bul getir Teğmen Mehmet Muzaffer Otomobil lastiklerini nereden bulacaksın Para yok pul yok Otomobil lastiklerini nasıl bulacaksın Otomobil lastiklerini bul getir dedi kumandan Otomobillerin lastikleri bitmiş Bu otomobiller gidecek buradan Nasıl nereden bulacaksın söyle Parasız pulsuz Nasıl nereden bulacaksın söyle Haydi bakalım Mehmet Muzaffer Teğmen Aklını kullan Sen sağ ben selamet Otomobil lastiklerini bul Bul getir bul-lan Bulunacak O lastikler bulunup Getirilecek buraya Getirile Cek Düşünür taşınır bir yol bulur Levazım subayından para ister Yok der levazım subayı yok Askere potin almaya para yok nerde Otomobil lastiğine verecek mangır Sen neden bahsediyorsun neden Yok Levazım subayı der oğlum bak Ben askere potin bulamıyorum Asker aç susuz elbisesiz Ayak potin yok başta serpuş Askerim üşüyor kaput yok Teğmen Muzaffer Mehmet Teğmen Mehmet Muzaffer Doluya koyar olmaz Boşa koyar dolmuş Uykusuz geçirir geceyi Teğmen Mehmet Muzaffer Hadi çık işin içinden der kendi kendine Çık işin içinden der Zaferle çık Senin adın Muzaffer Çıkmalısın Bu işe bir çıkar yol bulmalısın Bulacağım der Teğmen Mehmet Muzaffer Teğmen Mehmet Muzaffer düşünür taşınır Düşünür taşınır Teğmen Mehmet Muzaffer Bir çıkış yolu bulmuştur Teğmen Mehmet Muzaffer kavuşmuştur zafere Bir çıkış yolu bulmuştur Bir çıkış kapısı açılmıştır Fettah olan Allah açmıştır kapıları Ve olur sabah Ezanlar başlar okumaya Allah-u Ekber Allah-u Ekber La ilahe illallah Allah en büyüktür Allah en büyüktür Allahtan başka yoktur ilah Namaz uykudan hayırlıdır diyen Müezzinin sedası duyulur Ve uyanır gibi bir rüyadan Teğmen Mehmet Muzaffer Muzaffer bir edayla kalkar Camiye doğru yürür Ve o saat aklına düşer büyük bir fikir Düşünür Teğmen Mehmet Muzaffer Hadi çık işin içinden der kendi kendine Ansızın bir fikir dank eder kafasına Kafasına saksı düşmüştür sanki Bir çıkar yol bulur Sevinç içindedir Sevinçten yere basmaz ayakları Ayakları sevinçten basmaz yere Düşünür taşınır bir yol bulur Kılar namazını sevinç içinde Dualar eder Ve çıkar yola uykusuz Yahudi tüccara gider Ve der Şu kadar lastik lazım orduya Yarın hazır et bana Tamam der Yahudi Ellerini ovuşturarak Sevinir sevinçten göğe vuru başı Tamam evladım der yârin getir parayı Al lastikleri Kamyona yükleyeceğim 100 Osmanlı Lirası tutar Bul bana şu kadar lastiği Hazır et Gelip alacağım yarın Paran hazır Karlı bir iş anlaşması yapmıştı sevindi Çıfıt Dünyalar onun olmuştu Servet katacaktı servetine Devlet katacaktı parasal devletine Dünyalar onun olacaktı şimdi Olacaktı zengin Karun gibi Teğmen Mehmet Muzaffer Kapanır otel odasına vah neler gelmişti başına Şimdi ben bu parayı bulamazsam Bu lastikleri alamazsam Vay başıma Olmaz dedi olamaz Bir çare bulmam lazım Bulacağım O lastikleri alacağım Alıp götüreceğim Çanakkale Otomobillere taktıracağım Benim adım muzaffer Bu işten de zaferle çıkacağım Sabaha dek çalışır bir banknot hazırlar Osmanlı banknotu 100 kaime tamı tamına 100 lira yani O gün için büyük para Bir servet yani O yüz lirayla bir ev yapılır Bir hane Ya da bir saray yavrusu 100 liralık banknot yazılır Tamı tamına Tıpkısının aynısı Osmanlı lirası Olursa bu kadar olur Aslından hiçbir farkı yoktur Yalnız bir farkı vardır O zamanlar paraların üstünde Bedeli Der Saadet’te altın olarak tesviye edilecektir yazılıdır Hurufat-ı Osmaniye ile O da yazar Bedeli Çanakkale’de altın olarak tesviye edilecektir Yazar en güzel yazısıyla Hurufat-ı Osmaniye’nin Bu söz de şu demektir Karşılığı Çanakkale’de altın olarak ödenecektir Çanakkale’nin altını kırmızı renktedir kan rengi Çanakkale’nin altını Türk askerinin kanıdır Türk askerinin kırmızı renkli kanı altından da değerlidir Mehmet Muzaffer zaferle çıkar bu işten 100 kaimeyi verir lastikleri alır Götürür birliğine Duyulur bu olay Der Saadet’te Şehzade Halim Efendi el koyar olaya Aldırır yüz kaimeyi Verdi karşılığını kendi kesesinden çil çil altın olarak Teğmen Mehmet Muzaffer’in ‘Bedeli Çanakkale’de altın olarak ödenecektir ‘ Demesi O demektir ki Mehmetçiğin kanı altın değerindedir Çil çil altından daha kıymetlidir Mehmetçiğin kanı Bu topraklar kanla kazanılmıştır altınla değil Bu topraklar kan dökülerek alınmıştır Altınla parayla pulla değil Bu topraklar kan dökerek savunulmuştur altınla değil Teğmen Mehmet Muzaffer Alnının akıyla kalkar bu işin altından Teğmen Mehmet Muzaffer Yüzünün akıyla çıkar bu işin içinden Teğmen Mehmet Muzaffer Sina cephesinde savaşmaya gider Çanakkale’den o otomobillerle Savaşır durur bütün gayretiyle Ve bir gün gelir vurulur savaşta Teğmen Mehmet Muzaffer Kan kaybetmektedir pek fazla Şarapnel yarası almıştır en can yerinden Acı çekmektedir Susar feryat etmez Kıbleyi sora der nerdedir Ölümü yakındır anlar şehadet şerbetini içecektir Kanıyla yazar kelime ‘y-i şahadeti bir kağıt üzerine Ses verememekte verememektedir Sonra teslim-i ruh eder Teğmen Mehmet Muzaffer Büyük bir zaferle göçer ahirete Şehadet şerbetini içer İçer şehadet şerbetini Kendinden geçer O yüz kaime Hala Der Saadet’tedir ALLAH YARDIM EDİYOR TÜRKLERE Allah yardım ediyor değil mi Türklere Serseri bulutun biri gelip önlerine O ne Örttü o Allah askerlerini düşman askerlerine İnandıkları Allah mı yardım ediyor yoksa Türk askerlerine On dört günde mi varacaktı İstanbul önlerine Ne oldu sana haydi yürü durma haydi kim tutar seni İstanbul öyle kolay yutulacak lokma değil İstanbul’u koruyan iman kuvvetidir bunu bil Kötü bir rüya mı gördün yine dün gece Hamilton Yemeği fazla kaçırmışsındır suçlusu oburluğundur Kimdi o seni Çanakkale boğazında boğmak isteyen Başını derin sulara sokup çıkaran kimdi tanır mısın görsen Carden ne oldu sana aklını mı yitirdin Yemiyor içmiyordun uyumuyor konuşmuyordun Acılar içinde kıvranıyorsun ne oldu sana Pisipisine ölüp gideceksin Carden pisipisine öleceksin DAĞ BAYIR AŞARAK Dağ Bayır Aşarak Dağ bayır aşarak çıktık yola Yedeklerimizde cesaret ve aşk vardı Bir daha dönmemek üzere aşkla Vatan için millet için namus için aşk için Devlet-i ebed müddetle daim berdevam olmak için Ölmeye gidiyoruz ölmeye Geri dönemeyiz artık Ant içtik biz bir daha geri dönemeyiz artık Veda ettik evimize köyümüze kasabamıza Veda ettik annemize babamıza kardeşimize Eda ettik yârimize avradımıza yavuklumuza Mahşerde buluşmak üzre hey Mahşerde buluşmak üzre Hayallerimize gem vurduk Yüzleştik olanca acı gerçekle Ant içtik ölümüne savaşmak için Bizi bekleyen düşmana Dünyayı dar etmek için Vatanımızı canımızı kanımızı namusumuzu Bir daha geri gelmesinler diye Göndermeye gidiyoruz gerisin geri Koşuyoruz aşkla ölüme Başka bir şeye değil Güvenerek yüreğimize Dağ bayır aşarak gidiyoruz Gidiyoruz ekmeksiz ve susuz Gidiyoruz aç biilaç Gidiyoruz ayakta yok başta yok Ama bizde mangal gibi yürek var arkadaş Mangal kadar yürek var Düşman zalim düşman Karnı tok sırtı pek düşman Ayağında potin sırtında kaban Dağlar potinle aşılmaz imanla Savaşı kazanan silah değil imandır Zafer kazanan asker imanlı askerdir Tarihin alnına zafer kanla yazılır Biz ölüme değil şehadete kanat açmışız Bizim kitabımızda ölüm yok öldürmek yok Bizim kitabımızda diriltmek var insanı yeniden Bizim kitabımızda diriltmek var insanı aşkla imanla Ölümden korkmuyoruz Ölüm kavuşmaktır bize Allah’a varmaktır ölüm Aslımıza dönmektir yeniden İsterse gelsin kuşatsın çevremizi ölüm Bir diyeceğimiz yok kimseye Kimseye bir düşmanlığımız yok Öldürmek değil bizim işimiz Sevgilimiz tütüyor gözlerimizde Olsun Ama söz verdik işte Söz verdik işte ezel bezminde Tutacağız sözümüzü Canımız pahasına Savunacağız vatanımızı Kanımızı akıtacağız onun uğruna Biz ne ölmekten ne öldürmekten hazzetmiyoruz Ama mecburuz biz buna Vatanımıza kast eden elleri kırmaya mecburuz Bağırmadık Onları biz çağırmadık Çağrılmadan geldiler vatanımıza Kirli ayaklarıyla çiğnemek için Ecdat yadigârı vatanımızı Mezarlarında sessiz ve sakin yatanımızı Ecdadımızı Mecburuz o hain elleri kırmaya Mecburuz o kirli ayakları topraklara karmaya Toprak ne güzel ana Hem dosta hem düşmana Biliyoruz Onlar da ana baba kuzusu Onların da anaları babaları var Onları bekleyen yavukluları Bizim yavuklularımız kadar taze ve genç Bizim yavuklularımız kadar güzel Bizim yavuklularımız kadar canlı kanlı Etleri şehvet kokar Ruhları aşk Bizimki kadar romantik, Bizimki kadar heyecan veren hayatları var Burada Bu garip diyarlarda Ölmezler de Geri dönerlerse Kim bilir ne renkli Bir hayat yaşayacaklar Belki evliler Belki nişanlı Belki âşıklar henüz en ince yerinden vurulmuş Kiminin çocukları var Kiminin yaşanmamış aşkları Kimin henüz doğmuş Kiminin doğdu doğacak çocukları Ne maceralar bekliyor onları ne renkli maceralar Her birinin rengârenk hayalleri var Her biri Bin bir çeşit rüya görüyor Uykuya vardıklarında Gözlerinde tütüyor vatanları Evleri barkları yavukluları YARBAY HÜSEYİN AVNİ -27.Alayın o şanlı komutanı Şanlı şerefli alayın biricik komutanı- Cephede nice bayram kutladı o şerefli komutan Çocuklarından ayrı ayrı yavuklusundan Bu gurbette ne kadar aşka vakit olacak Bilinmez bu yolu sonu nereye varır Görünmez o tünelin ucu nereye varır Bilinmez ve görünmez yoktur tünelin ucu Düşman hayli kaviydi düşman epeyce zorlu Donanmış geliyordu tola tüfekle zalim Geliyorlar üstüme üstümüze hep bizim Geliyorlar ölmeye ölüp ölüp gitmeye Geliyorlar topyekûn bu dünyadan gitmeye Gökten ateş yağıyor gökten mermi yağıyor Top sesleri yıkıyor evreni baştanbaşa Top sesleri karışıyor şarapnel seslerine Bombalar yok ediyor yüzbinlerce neferi _Yaşamak bir mucize bu ortamda ölmek işten bile değil Öleceğim dedi Hüseyin Avni ben de öleceğim bir gün_ Şehitlik herkes için en büyük makam Ben de gideceği burdan artık vakit tamam Öleceğim işte ölüm bana bayram Bu bayram çocuklarım beni çok özleyecek Yolumu gözleyecek beni bekleyecekler Ben onlara görünüp rüyalarında ama Bayram edeceğim ben bayram edecek onlar Burdan göçeceğim sonsuz dünyalara Sizi bekleyeceğim orda seni bekleyeceğim ŞEHADET ŞERBETİNİ İÇTİLER Şehadet şerbetini içtiler Bu adamlar her biri bir serdengeçtiler Atılıyorlar aşkla ölümün kollarına Dökülüyorlar bir bir Çanakkale yollarına Üstte yok başta yok Aç biilaç Ama gözü pek korkusuz yürekli Analar ne aslanlar doğururmuş bir bakın Gözlerini kırpmadan atılıyorlar ateşe Siper ediyorlar gövdelerini Analarını bacılarını kardeşlerini Her biri bir dağ gibi Yükseliyorlar art arda Düşman karşısında Yanardağ gibi fışkırıyorlar Püskürtüyorlar Alevlerini Sayıları az ama Her biri Bir orduya bedel Atılıyorlar art arda Düşman siperlerin Allah Allah naralarıyla inletiyorlar Yeri göğü BOMBASIRTI Vakte şehadet eden yıldızlar Parlak mı parlaktı Hava aydınlık bir deniz gibiydi Berraktı Bomba Sırtı kana doydu ateş aktı Kan barut ve ateş artık topraktı Toplar mitralyözler Bomba Sırtını yaktı Bombalar mermiler şimşekler gibi çaktı Yıldırımlar gibi düşüyor art arda şarapneller Şarapnel parçaları deliyor yeri Göz açtırmıyor bir an olsun düşman ateşi Doğmuyor güneş doğmaya fırsat yoktu Gökyüzü düşman ateşinden kan kesilmişti adeta Yeryüzü cehennem kesilmişti baştanbaşa Alev alev yanıyordu boydan boya bütün alem Kıyamet kopuyordu o gün Bomba Sırtı’nda Gel gör ki Bomba Sırtında kahramanlar vardı Onlar Hayata kanmamış ölüme susamıştılar Aşkla kanatlanıp ölümle yarıştılar Bomba sırtında Kahramanlar yaşıyordu ölmeye hazır Mekan tutmuştular ölüme nazır Hayata doymamış ölüme acıkmıştılar Düşman göz açtırmıyordu bir saniye bile Ama kahraman asker aldırmıyordu hiçbir şeye Meydan okuyorlardı ölüme bile Hayata meydan okuyordu her biri Koşuyorlar ilerliyorlar atılıyorlar düşman üstüne Atıyorlar göz kırpmadan ateşlerin üstüne bedenlerini Atıyorlar kendilerini korkusuzca alevlerin üstüne Atıyorlar kendilerini Kan kusan Ölüm kusan Mitralyözlerin üstüne Ölümlerden ölüm beğeniyorlar Ölümlerden ölüm beğeniyorlar Ama asla korkmuyorlar yılmıyorlar vazgeçmiyorlar Hayattan geçiyorlar ama savaştan geçmiyorlar Her biri dönüşüyor vahşi bir kaplana Düşmanlarına ölüm saçan vahşi aslana Pervasızca korkusuzca yılmadan Ölüme aldırmadan Aldırmadan ayrılmaya Yardan anadan serden Aldırmadan ayrılmaya Vatandan Pervasızca atıyorlar kendilerini ölüme Dillerinde Kuran kalplerinde iman Son sözleri Allah olarak Ölüme koşuyorlar dönmemecesine Allah Allah diyerek coşarcasına Ölüme gidiyorlar koşarcasına Bir görünmez sevgiliye kavuşurcasına İmanla aşkla koşuyorlar Ölümüne koşuyorlar Birbirleriyle yarışıyorlar Cennet bahçesine girercesine HASAN DAYI Hasan dayı anlatıyor ballandıra ballandıra Cihan harbinden kalma bir eski tüfek Balkanlardan göçmüş Anadolu’ya Bakın çocuklarım diyor bakın şuraya Gösterdiği koskoca bir yaraydı Süngü yarası dile kolay Gençliğim Balkan dağlarında geçti Dedi derinden bir of çekerek Gençliğim savaşlarla geçti Balkan dağlarında Savaşla geçti ömrüm Barış nedir bilmedim Bu netameli dünyada Barış yüzü görmedim Rahat nedir bilmedim Rahat yüzü görmedim Evlenmek ne kelime Bir tek öğün rahat lokma yemedim Yaşamak belalı bir işti Nerde kaldı evlenmek yuva kurmak nerde Bu yara işte o günlerden bir hatıra bir hediye bana Hatıraların hediyelerin en güzeli Şahidi o günlerin Biz Balkanlarda savaştık o zamanlar Yunan Bulgar Sırp Arnavutlarla Arkalarında büyük devletler vardı Asıl onlarla savaştık Onlar ön planda görünen kuklalardı Çanakkale’de ise çıktılar ortaya Arka plandakiler Kuklalar yoktu bu kez sahnede Sahiciktiler Saldırıyorlardı amansızca Vahşi hayvanlardan beterdiler Saldırıyorlardı vahşicesine Bizse savunuyorduk vatanımızı Savunduğumuz gibi Balkan çetelerine karşı Bu kez asıl düşman karşımızdaydı Dublör kullanmıyordu Savunuyorduk bu azizi vatanı canımızı feda edercesine Kırpmadan gözümüzü cesurane Gözümüzü kırpmadan atılıyorduk ölüme ÇİMENTEPE DE ALTI KAHRAMAN ASKER - ‘bu toprağı Türk’ün kanı yoğurdu Annem beni bu gün için doğurdu’- Altı arkadaş altısı da Gözü kara civanmert Altısı da korkusuz yiğit Yaşları ya yirmi ya yirmi beş yoktular Altı yiğit adam değil sanki çoktular Korkmuyorlardı Bağırmıyorlardı Kimseyi yardıma çağırmıyorlardı Koştular çağrılmadan Vatan borcu için silahaltına Bırakarak mektebi medreseyi Şimdi cenk zamanıdır diyerek Vatan bizden hizmet bekler diyerek Gün bu gündür diyerek Canını feda etmek için vatan uğruna Koştular ölmek için Koştular ölüme seve seve Koştular cepheye Koştular ölmeye can atarak cepheye Cephe Çanakkale’dir Çanakkale de Çimentepe derler bir yer Bu yeri gözüne kestirmiş kahpe İngiliz Koştu altı yiğit hep beraber Çanakkale’ye Koştu altı yiğit korkusuzca Çimentepe’ye Silahlarına yavuklularına sarılır gibi sarıldılar Evlerine yavuklularına darıldılar Saldırdılar İngiliz’e aslanlar gibi Girdiler o büyük savaşa ölümüne Ant içtiler kan kusturmak için namert İngiliz’e Öleceklerdi Bu yoldan Hiç dönmeyeceklerdi Dillerinde o meşhur türkü - ‘bu toprağı Türk’ün kanı yoğurdu Annem beni vatan için doğurdu’- Fırladılar siperlerden Atıldılar düşman üstüne Burası Çimentepe Söyle Çimentepe Sen böyle gözü kara korkusuz Canını vatan için göz kırpmadan verecek yiğit gördün mü Söyle Çimentepe Sen böyle gözü kara korkusuz Canını vatan için göz kırpmadan verecek Kahraman gördün mü Bu altı yiğit Bu altı kahraman asker Gönderdi bir ordu kafiri cehenneme İngiliz kafiri yedeğinde Anzaklar Neye uğradıklarını şaşırdılar Toplarını Çimentepe’den aşırdılar Aşırmasına da O altı büyük adam Altı büyük kahraman İngiliz toplarını berhava etti İngiliz şaşırdı bu işe Oysa kendisinden emindi Çimentepe en emin yerdi çıkartma yapmak için Türk askeri başka cephelerde Binlerce şehit vermekteydi Türk askerinin Çimentepe’yi değil savunacak Türk askerinin Çimentepe’ye Dönüp bakacak Vakti yoktu İngiliz kafiri şaştı Bu altı yiğidin gözü karalığına Ne yaptıysa alt edemedi onları Susturamadı mitralyözleri Altı yiğit inadı Savuşturamadı Bu altı cengaveri Bu altı canavarı İngiliz gavuru Çil yavrusu gibi dağıldı Çil yavrusu gibi dağıldı Anzak kafiri Kaçtılar korkak it sürüsü gibi Kaçamayanlar kazdıkları siperlerde kaldılar Sıçan sürüleri gibi Kalakaldılar Kazdıkları siperler kendilerine mezar oldu İngiliz bu altı kahraman askerden bizar oldu Bu altı mektepli kahraman Çanakkale’de zabit olacaktı Olamadılar Bu altı mektepli kahraman Bir bir şehit oldu Cennetlere koştular Her biri cennet yolunda İstiğraka düştüler coştular Muallim Siracettin bey bu müjdeli haberi aldı Hayran kaldı öğrencilerine Muallim Siracettin bey Helal etti haklarını Bu kutlu adamlara Yazık oldu demedi Emeklerine Üzülmedi Sevindi Parıldadı gözleri Muallim Siracettin beyin Her biri bir kahramanlık anıtı oldu Çimentepe’de Muallim beyin kahraman öğrencilerinin Her biri bir kahramanlık anıtı oldu Çimentepe’de Muallim beyin kahraman öğrencileri KINALI HASAN VATANA KURBAN Teğmen Ömer Faruk sordu senin adın ne Hasan Nerelisin sen Tokatlı zile kazasından Saçların neden kınalı Cepheye gelmeden önce annem kınaladı saçlarımı Neden diye sordu Teğmen Faruk Bilmiyorum ama mektup yazar sorarım kendisine O günden sonra Kınalı Hasan Kınalı kuzu diye çağrıldı Hasan Kimi alay ediyordu böyle söyleyerek Kimi sevimli buluyordu onun bu halini ve yeni lakabını Hasan’ın okuma yazması yoktu Bir garip köylüydü Hasan Hasan mektep medrese görmemişti Taburda yazı yazmasını bilen birini buldu Ve bir mektup yazdırdı annesine Mektupla sordu annesine Saçlarını neden kınaladı diye Mektup köye vardı Muhtar ulaştırdı mektubu annesine Mektubun vardı dedi emine bacı oğlun Hasandan Çanakkale’den yazmış sana Gel okuyayım bacım Diyor ki Hasan Anne soruyor komutan bana Anan neden kına yaptı sana Anan neden kına yaptı saçlarına Ana komutan selam ediyor sana Öpüyor da ellerinden Dua etsin bana da diyor Beni de saysın kendi evlatlarından biri Savaşımız Allah için din için diyor Şehitlik nasip etsin bize diye Allah Emine bacı dinledi mektubu Dedi muhtar cevap yaz Muhtar aldı kurşun kalemi eline Açtı mektup yazmaktan körelmiş ucunu Sivriltti Köylülerin cepheye giden oğullarına Mektupları hep bu kalemle yazıyordu Başladı yazmaya Tarihe bir anıt kazmaya Gelecek nesillere bir ibret belgesi olacak bu mektup Türk analarının erdem yüceliğin örnek olacak bu mektup Yaz dedi muhtar ağa. Oğlum kınalı hasanım Bir öküzümüz vardı ya hani Bağlıyorduk sabana Sattık onu oğlum Yarısını verdim senden sonra cepheye giden kardeşine Yarısını da yoluyorum sana Öküzümüz yok artık Bu yüzden Kendimi koşuyorum sabana Zor olmuyor Bilakis bu zevk veriyor bana Cephede Allah için canı pahasına savaşan evlatlarım için Bir şey yaptım diye içim içime sığmıyor Saçına niçin kına yaptım diye soruyorsun Niçin olacak yavrum Bizim burada 3 canlıya kına yapılır Bir kurban olacak koyunlara Allah’a adamak için İki evlenecek kızlara kocaların kurban olsun diye Bir de askere giden yiğitlere Allah’a kurban olsun diye Seni ben VATANA KURBAN adadım Hasan’ım Bu böyle biline Allah’a kurban olmadan gelme ŞEHADET ŞERBETİNİ İÇTİLER Şehadet şerbetini içtiler Bu adamlar her biri bir serdengeçtiler Atılıyorlar aşkla ölümün kollarına Dökülüyorlar bir bir Çanakkale yollarına Üstte yok başta yok Aç biilaç Ama gözü pek korkusuz yürekli Analar ne aslanlar doğururmuş bir bakın Gözlerini kırpmadan atılıyorlar ateşe Siper ediyorlar gövdelerini Analarını bacılarını kardeşlerini Her biri bir dağ gibi Yükseliyorlar art arda Düşman karşısında Yanardağ gibi fışkırıyorlar Püskürtüyorlar Alevlerini Sayıları az ama Her biri Bir orduya bedel Atılıyorlar art arda Düşman siperlerin Allah Allah naralarıyla inletiyorlar Yeri göğü BU TOPRAKLAR Bu topraklar kanla alındı der kendim de inanmazdım Doğruymuş gerçekten Her karışına kan karıştı bu toprakların Her karşı kanla yoğruldu bu toprakların Bu millet canını verdi malını verdi savunmak için bu şanlı vatanı Çok acı çekti çok çile çekti öldü öldü dirildi Çok acı çekti çok çile çekti öldü öldürdü öldürüldü Aç kaldı susuz kaldı Yemedi bir kuru lokma İçmedi tek bir bardak su bile Yemedi yedirdi ekmeğini düşmanına bile Bir tek gün olsun gülmedi gülsün diye gelecek nesiller Her biri bir aslan kesiliyor neferin Kükrüyor saldırıyor Aldırmadan hiç bir şeye Tehlikeye Gül bahçesine girer gibi giriyorlar Düşman siperlerine Ya Allah diyerek Vuruyorlar ölmeden daha bir kere İçmeden şehadet şerbetini Gönderiyorlar düşman leşlerini Ebedi cehenneme Allah Allah diyerek dikiyorlar bayrağı göklere Allah Allah bu ne aşk bu ne şevk bu ne heyecan Allah Allah bu ne aşk bu ne şevk bu ne heyecan Ahmet Kemal Kayıt Tarihi : 14.6.2016 |
Emeğinize yüreğinize kaleminize sağlık üstadım güzel şiirler Saygılarımla...