KORKU TRENİYLE KORKU TÜNELİNDE BİR GECE
KORKU TRENİYLE KORKU TÜNELİNDE BİR GECE
Geceye sessizlik çökünce, Ay bile siyah ipeğini üstüne çekince, Yıldızlar heceye düşer ince ince. Hava karardıkça insan daha da aydınlanır. Göz pınarları kapandıkça göz daha da açılır. Her şey yeni bir boyut kazanır, bilmiyorum, bu nasıl açıklanır! Ne değişik roller varmış hayatta, ne ilginç kurgular, Ne tuhaf dengeler, ne garip duygular,… Kendiyle yüzleşince insan sorgular da sorgular! Basitti oysa her şey, gayet sakin, gayet sıradan. Sakinliğin gürültüsü duyulmaz ayak basmadan, basitteki karmaşa çıkmasa aradan. Hiçbir şey basit değilmiş, çok sonra anladım, çok sonradan. Aydınlıktı başlarda, görüntü netti, gönüller açıktı. Yol, çıka çıka uçsuz bucaksız bir tünele çıktı. Koridorlardan korku tünelini seçtiğine göre galiba biraz kaçıktı. Bir gidip bir geldiği zaman tünelinden korku tüneline geçmek, büyük heyecan! Eğlencesine binilen korku treni değil bu, nasıl dayansın can? En ummadık yerde çalıveriyor sireni, bekliyorum her an: Makineye bağlı hastanın fişi çekilecek gibi, Bir uçurtmaymış da ipi çekilecek gibi, Tam köklenmişken çiçeğin lifi çekilecek gibi,… Gün geceye dönmeden insan dönmeli kendine. Yıldızlar heceye dönmeden uçurtma dönmeli göğüne. Bulutlar sağanağa dönmeden çiçekler dönmeli yerine. Gün geceye dönmeden geçmeli tünelden. Yıldızlar heceye dönmeden geçmeli engelden. Bulutlar sağanağa dönmeden göçmeli gönüldeki telden. Gün geceye düşmeden insan kendiyle yüzleşmeli. Yıldızlar heceye düşmeden kelimeler sözleşmeli. Bulutlar sağanağa düşmeden gönül közleşmeli. Hamiyet Su Kopartan ✍️ 16.03.2023 |