BUNU BANA SEN SÖYLE
Aramızda belki kilometreler sayılı.
Uzansam, tutabileceğim kadar yakınımdan geçiyorsun belki gün içinde. 11 numaranın ucundasın sadece. Kapatınca gözlerimi; Başım yine göğsünde Schubert’in Serenadı eşliğinde. Hafif lavanta kolonyası kokan zarif boynun Ve elbette sevdalı gözlerin… Peki nedir o zaman içimdeki özlemi harlayan bu korku? Bu elle tutulabilen buz dağları. Seni her düşündüğümde; Kanatlarını yüzüme yüzüme vuran bu simsiyah kartal da neyin nesi? Saçlarımın kokusunu ona götürür mü acaba rüzgar diye düşünen bir kadın var bu şehirde. Elleri sana doğru uzanırken güvercinler gibi edalı. Aşkından büyük özlemi yüreğinden taşan bir kadın… Adını söylerken yüreği cız eden, Yarası bedeninden de büyük. Birimiz kafeste, diğerimiz cehennemde. Çok yakın da olsak, Uçsuz bucaksız çöller var içimizde. Her felaketin ve her güzel, özel günün bir saniyesinde aklıma düşen akıllı başın. Aşk mı bu yoksa bir cinayet mi? Bunu bana sen söyle! |