İSTİKLÂL MARŞIMIZ 🇹🇷Bugün Mehmet Akif Ersoy’un yazdığı İstiklal Marşı’mızın 12 Mart 1921’de TBMM’de kabulünün 102. yılıdır. Ayrıca 27 Aralık 1936’da vefat eden millî şairimizin bu yıl 87. yıl dönümüdür. Bu vesileyle Milli Şairimiz, MEHMET AKİF ERSOY’u saygı, rahmet ve şükranla anıyorum. Ruhu şâd, mekanı Cennet olsun. İSTİKLÂL MARŞIMIZ 🇹🇷 Ümit nesli adını Asım’ın nesli koydu O Âsım’ı çok sevdi, nesline hep güvendi “Çanakkale geçilmez!” dedirten işte oydu Çiğnetmedi vatanı, nesil düşmanı yendi ...İstiklâl Marşı senin, destan senin eserin ...Yüce Türk Milletine armağandır şiirin Savaşta, faciada üstün çaba gösterdi Anadolu’yu gidip şehir şehir dolaştı Ümidi yitirmedi, millete ümit verdi Azmi hiç bırakmadan hep gayretle çalıştı ...İstiklâl Marşı senin, destan senin eserin ...Yüce Türk Milletine armağandır şiirin Osmanlı Devleti’nde yaşanan darlıklarda İnancına sadıktı, o hiç tâviz vermedi İstiklal Savaşı’nda çekilen zorluklarda Zulmü alkışlamadı, mazlumu hor görmedi ...İstiklâl Marşı senin, destan senin eserin ...Yüce Türk Milletine armağandır şiirin Savaş ve eğitimde hep zaferi isterdi Yaşanan işgallerde halkına desteğinden Elinden ne geldiyse tüm çabayı gösterdi Destansı nice şiir yazmıştı yüreğinden ...İstiklâl Marşı senin, destan senin eserin ...Yüce Türk Milletine armağandır şiirin O Asr-ı Saadet’den almıştı mihmanını O zat Asım bin Sabit sahabe inanandı Bedir, Uhud, Hendek’te yazmıştı destanını Cesedi müşriklerden arıyla korunandı ...İstiklâl Marşı senin, destan senin eserin ...Yüce Türk Milletine armağandır şiirin Hedefin iman dolu inanç, ahlâk ve akıl Millî şairimizsin az gelir sana târif ’İstiklal Marşı Yılı’ olmuştu yaşanan yıl Ümit ’Asım’ın Nesli’ mimarı sensin Âkif ...İstiklâl Marşı senin, destan senin eserin ...Yüce Türk Milletine armağandır şiirin Yüreğinde ne varsa kalemine o sızdı İstiklâl Madalyası ödülüydü nasibin İstiklâl marşını da işte bu ruhla yazdı Türkmenoğlu diyor ki millet senin sahibin ...İstiklâl Marşı senin, destan senin eserin ...Yüce Türk Milletine armağandır şiirin Türkmenoğlu (Şükrü Atay) DOST YÜREĞİNDEN SÜZÜLENLER (Sonsuz teşekkürlerimle) Asım öyle bir nesil harama rest çekiyor. Namus ve iffet için zevkinden vazgeçiyor. Günahsız kimselerden dostlarını seçiyor. Hak aşkıyla cihatta kendisinden geçiyor. Fetihlerde civanlar en önde vuruşurdu. Şehadetle Resule yiğitçe kavuşurdu. ______________ NENEH. Yanar Merhum Akif’in yiğitlik meşalesi İstiklalin Marşıdır en büyük Nişanesi Derin Ulvi hislerle, çağlıyor Şelalesi Sorsan Akife sorsan, doğal bir neticesi ______________ DENİZ _TAYANÇ |
Mehmet Akif, 27 Aralık 1936 tarihinde Beyoğlu’ndaki Mısır apartmanında kaldığı dairede hayatını kaybetti. Gazeteler ertesi günü Akif’in vefat haberini verdiler.
Ertesi günü Beyazıd Camisindeki cenaze namazına onu seven binlerce genç ve dostları katıldı. Akif’in cenaze namazı için herhangi bir resmi bir tören hazırlanmamıştı. Cenazeye resmi kişilerden ve kuruluşlardan katılan hiç kimse olmadı.
Mehmet Akif’in Cenaze namazına bir hukuk fakültesi öğrencisi iken katılan Prof.Dr.Sulhi Dönmezer 5 Ocak 1987 de Tercüman gazetesinde “ Akif’in Cenaze Töreni” başlıklı yazısında o günü şöyle anlatacaktı :
‘…O zamanların ülkemizde egemen tek partinin otoriter düzeni içinde kimse idare ile çelişkiye düşmek istemediği için basında Mehmet Akif’in yurda dönüşü ve hastalığının seyri hakkında pek fazla haber yayınlanmazdı….
Bizler alana geldiğimizde, namaz saatinin yaklaşmış bulunmasına rağmen bir tabuta rastlamadık, hep birlikte bekliyoruz. Birden lokantanın ön kısmını bir cenaze otomobilinin geldiğini gördük, iki kişi üzerine örtü dahi konmamış bir tabutu indirdiler. Yoksul bir fakirin cenazesinin getirildiğini düşünerek bir kısım arkadaşlar yardıma teşebbüs ettiler. Fakat tabutun Mehmet Akife ait bulunduğu anlaşılınca bir anda yüzler genç ağlamaya başladı. …Gençler hemen Emin Efendi Lokantasının bayrağını alarak tabutun üstüne örttüler. Sonra merhumun bir kısım arkadaşları gelmeye başladı ama ne vali,ne belediye reisi ve ne de tek partinin zimamdarlarından hiç kimse ortalarda yoktu.”
Cenaze törenine katılan Midhat Cemal Kuntay ise Beyazıd meydanındaki dakikaları şöyle anlatıyor: ‘Cenaze Beyazıd’dan kalkacak. Oraya gittim. Kimseler yok; bir cenazenin geleceği belli değil. Çok sonra birkaç kişi göründü biraz sonra çıplak bir tabut geldi. Bir fıkara cenazesi olmalı dedim. O anda Emin Efendi Lokantasının sahibi Mahir Usta, elinde bir bayrakla cenazeye koştu. Sebebini anlamadım. Yine o anda yüzlerce genç peyda oldu. Üniversitenin büyük sancağına çıplak tabutu sardılar. Ellerimi yüzüme kapadım. Cenazeyi tanışmıştım.’
O tarihlerde Milli Türk Talebe Birliğinde görevli bulunan Prof.Dr. Abdülkadir Karahan da cenazeye katılmış ve bir konuşma yapmıştı. ‘Akif’in Ebediyete Uğurlanışı ve Sonrası’ başlıklı bir yazıda hatıralarını anlatan Karahan cenaze töreni sonrasında başına gelenleri şöyle anlatıyordu :
‘Burada bir olaya daha değinmek isterim. Benim o eşi az bulunur Milli Marşımızın eli öpülecek şairimizin kabir başındaki hitabemi, takdir yerine adeta tekdirle karşılanmak istenmesini ben bugün bile bir muamma gibi çözemediğimi de işaret etmek isterim. Çünkü 3 gün sonra beni Yüksek Öğretmen Okulundan Emniyet Müdürlüğüne istediler. Bir şube müdürü beni sorguya çekti. “ Ne sıfatla resmi makamların törene gerek görmediği bir şairin kabri başında konuşma yaptığımı sormuştu. Cevabım yaklaşık olarak şöyleydi: Ben herhangi bir şairin değil, Türk Bayrağı göndere çekilirken, yazdığı İstiklal Marşı ile göklere seslenen bir zatın kabri başında milletimizin duygusunu, saygısını dile getirdim. Beni buraya çağırmakla hata işlemiş bulunuyorsunuz.”
Dönemin yöneticileri her ne kadar Mehmet Akif'e bir cenaze töreni hazırlamamış olsalar da sevenleri ve binlerce üniversite öğrencisi onu son yolculuğunda el üstünde Edirnekapı mezarlığına kadar taşıdı.''
Bu teferruatı bilmiyordum.
Bugün Osman Hocamın bugünkü beyitine Ümmühan Yıldız Hanım Kardeşimin yaptığı yorumdan öğrendim.
Üzüldüm.
Yüreğim sızladı.
Selam ve saygılar...