12
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
734
Okunma
Yemin olsun
güneşin yükselip en parlak hâlini aldığı
kuşluk vaktine, (6)
Karanlığı koyulaşıp
sükûnete erdiği zaman
geceye ki: (7)
Rasûlüm!
Rabbin seni ne terk etti
ne de sana darıldı. (8)
Senin için sonsuza dek
bir sonraki an,
bir önceki andan,
âhiret de dünyadan
daha hayırlı olacaktır. (9)
Rabbin
sana istediklerini verecek,
sen de râzı olacaksın. (10)
O,
seni bir yetîm olarak bulup da
barındırmadı mı? (11)
Seni
dinî hükümlerden habersiz bulup
vahyederek
dosdoğru yola eriştirmedi mi?(12)
Seni
yoksul bulup zengin etmedi mi? (13)
İbrâhim’e en yakın insanlar,
zamanında ona tâbi olanlarla
şu Peygamber ve ona iman edenlerdir.
Allah da mü’minlerin dostudur. (1)
Allah yolunda gerektiği şekilde cihâd edin.
O sizi bunun için seçti
ve dîni yaşama konusunda
üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi.
Haydin,
atanız İbrâhim’in dinine uyun.
Allah,
önceki kitaplarda da,
Kur’an’da da
sizi “müslümanlar” olarak isimlendirdi.
Tâ ki,
İslâm’a bağlılığınız hususunda
Peygamber size şâhit olsun,
siz de diğer insanlara şâhit olasınız.
Öyleyse
namazı dosdoğru kılın,
zekâtı verin
ve Allah’ın dinine sarılın.
O sizin Mevlânızdır.
O ne güzel Mevlâ,
ne güzel yardımcıdır! (2)
Onlar
Allah’ın nûrunu
ağızlarıyla üfleyip söndürmek istiyorlar.
Allah ise,
kâfirler hiçbir zaman hoşlanmasa da,
nûrunu mutlaka tamamlamak istiyor. (3)
Bu sebepledir ki onlar
yükselip yüce melekler meclisini dinleyemezler.
Her ne zaman dinlemeye kalkışsalar,
her taraftan alevli yıldızlarla taşlanırlar. (4)
Biz
vaktiyle peygamberlerden
dîni tebliğ ve tatbik edeceklerine dâir
sağlam söz almıştık:
Senden,
Nûh’tan,
İbrâhim’den,
Mûsâ’dan
ve Meryem oğlu İsa’dan.
Evet biz
onlardan
gerçekten çok ağır
ve sağlam bir söz aldık. (5)
Rasûlüm!
Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi? (14)
Üzerinden kaldırıp atmadık mı
o çok ağır yükünü: (15)
Senin ismini ve şânını
yüceltmedik mi? (16)
Her zorlukla beraber
elbette bir kolaylık vardır. (17)
Evet,
her zorlukla beraber
elbet bir kolaylık vardır. (18)
O halde
mühim bir işi bitirdiğinde
hemen başka bir mühim işe sarıl. (19)
Dua ve niyazla
yalnızca Rabbine yönelip yalvar! (20)
Rasûlüm!
Öyleyse,
sakın Allah’ın peygamberlerine
verdiği sözden cayacağını sanma!
Çünkü Allah,
karşı konulamaz kudret sahibidir
ve inkârcılardan intikam alandır. (21)
Rasûlüm!
Onlar senden tehdit edildikleri azabı
hemen getirivermeni istiyorlar.
Şunu bilsinler ki
Allah verdiği sözden asla dönmez.
Bununla beraber
Rabbinin katında öyle bir gün vardır ki,
sizin hesabınıza göre bin yıl gibidir. (22)
Bu, Allah’ın verdiği sözdür.
Allah sözünden asla dönmez
ve onu yerine getirmede kusur etmez.
Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. (23)
Görmez misin ki,
göklerde ne var,
yerde ne varsa
hepsini Allah bilir?
Üç kişi gizli bir görüşme için
bir araya gelecek olsa
veya fısıldaşsa
mutlaka dördüncüleri Allah’tır.
Beş kişi bir araya gelse
veya fısıldaşsa
altıncıları mutlaka Allah’tır
.
Bundan daha az
veya daha çok sayıda kişi
her nerede bir araya gelirse gelsin,
ne fısıldaşırsa fısıldaşsın
Allah mutlaka yanlarındadır.
Sonra da Allah onlara yaptıklarını
kıyâmet gününde tek tek bildirecektir.
Doğrusu Allah,
her şeyi hakkiyle bilir. (24)
1) Âl-i İmrân / 68. Ayet 2) Hac / 78. Ayet 3) Tevbe / 32. Ayet
4) Sâffât / 8. Ayet 5) Ahzâb / 7. Ayet 6) Duhâ / 1. Ayet
7) Duhâ / 2. Ayet 8) Duhâ / 3. Ayet 9) Duhâ / 4. Ayet
10) Duhâ / 5. Ayet 11) Duhâ / 6. Ayet 12) Duhâ / 7. Ayet
13) Duhâ / 8. Ayet 14) İnşirâh / 1. Ayet 15) İnşirâh / 2. Ayet
16) İnşirâh / 4. Ayet 17) İnşirâh / 5. Ayet 18) İnşirâh / 6. Ayet
19) İnşirâh / 7. Ayet 20) İnşirâh / 8. Ayet 21) İbrahim / 47. Ayet
22) Hac / 47. Ayet 23) Rûm / 6. Ayet 24) Mücâdele / 7. Ayet