YOKLUĞUN...
Bir kış akşamı sabaha ramak kala de yazıyorum, hala hiç uykum yok,
ve bİraz hastayım... Uzaklardan bir ses olmanı isterdim bir selam bir nefes... "Üşüme" diye seslenmeni isterdim... Bir el olmanı isterdim bir kol... "Özledim" deyip sarılmanı... zifiri karanlık yerinde düşlerimin çıkıp gelmeni isterdim. Kınalı bir bahar gibi umut ışığı olmanı isterdim hayatıma... koşsaydın ve yaslasaydım başımı omuzuna ağlasaydım doya doya ... 40 derecede olsaydı da üşümesi yüreğimin geçerdi üşümesi içimin kirpiklerimde yağmurlar dumanlan mazdı biliyorum.. başak saçlım dengesizim suları yeşil bir ırmağın kıyısında buluşmak saçlarının kokusundan öpmek içime çekmek ve serin soluğundan içmek sana sarılmak kucaklamak uçmak isterdim… lakın nafile aramızdaki bütün yollar kapalı... Bütün dallar kesik... Yokluğun buz gibi soğuk... Üşüyorum... donuyorum... kalbim de donmuş sanki. Gözlerimde... Ateşler içinde bedenim... çok bir üşüme ki hiç bir şey ısıtmıyor artık. Bütün uzuvlarım uyuşmuş. Ezip geçiyor ruhumu acılar... zaisin işte kalbimin kuyusu en hazin sesle inliyor şimdi. Kirpikleri kırılan bir zamanın teninde ağrılı şiirler topluyorum gecelere şimdi... Bilirim sevmek ve özlemek bir ateşe dokunmaktır; yakmaktır yüreğini yangınlarda. Ama ben üşüyorum. Yokluğun buz gibi soğuk. Yakacak bir şeyimde yok… Ağlıyorum buza dönüşüyor gözyaşlarım… Ağlıyorum akıp gidiyor gözyaşlarım çağlayanlara… Bakakalıyorum ardından çaresiz… Ah! bir el olsan dokunsan alnıma okşasan saçlarımı bir anne şefkatiyle.. Geçerdi ağrısı başımın geçerdi biliyorum... Bir gül olsaydın bahçemde koklasaydım nefes nefes çekseydim içime derin derin... Bir göz olup baksaydın gözlerime çekip alsaydın içindeki hüznü... Ah! bir bilsen nasıl sevinirdi yüreğim nasıl sevinirdi dudağımdaki gelincik kapımdaki akasya... Susuyorum artık derin derin... Ve sessizce soluyorum bir hazan yaprağı gibi... Oysa ne kadar çok hasretim konuşmaya anlatmaya anlaşılmaya... Oysa ne çok istiyorum tüm bedenimden söküp almanı yalnızlığımı hicranımı bir tılsımla... Yüreğim kan revan dikenler acımasız ayaklarım kırık koşamıyorum artık doruklara menzil uzak... Gel. Yüreğim ol seher gülüm her ölümümde bana yeniden hayat ver. Elim ol ayağım ol canım ol... Gecem - gündüzüm ol... Ağlayan gözlerim ol her damlada yeniden doğur beni yeniden doğur umudumu. Her öldüğümde yeniden yarat ki seni ne kadar özlediğimi anlatayım yeryüzündeki bütün canlı cansız varlıklara ne kadar çok sevdiğimi ... Önce sen gel sevdiğim.. solmadan resimler şiirler sislenmeden... İslenmeden geceler ...Sonra ölüm gelsin..... Giderken beni de alsaydın yanına Yüreğinin bir köşesine büzütürdüm yada basaydın bağrına mutluluktan ölürdüm... Giderken beni de alsaydın yanına çantanın bir kenarına sığardım yada toka olsaydım saçlarına sevinçten ağlardım.... |