Sıla
Yosun kayaya değdikçe ağırlaşır
Annenin eline taktığı altın gibi ağırlaşır Filmler,siyah ekrandan daha da belirgin Renge dökülürken Oyuncular sahnede nasıl da ağlaşır Göz pınarlarından çıkan yaşsal hikayelerin çocuksu dramı Simit kırıntıları kadar küçük ve naiftir.. Marifet eden dili de yutman gibi Dil yanmış ve kırılmıştır içinde Malesef ki bir balık bilirki denizden başka dünya yok Hangi olta saplansa, deler ciğerini Farklı renkleri sevmiştim, gömlek gömlek giydirilen insanlara Uyku denilen sonsuz ölüm Çıka gelecek bir gün son perde de bir yönetmen gibi Varisi olmayan her bedenin sancılı ayrılışıdır bu hüzün dünyada Masmavi bir renk hediye edildi sana Artık hiç bir sevgi ulaşamazsa ona Ne renk kalır ne de serzeniş bu dünyada Mavi sulara, renksiz sular akıp gidecektir, Vakti dolan her canlı mabedini koruyup ölecektir Fırat hiç kıskanmayacaktır seni Hayal ettiğim kadarsınız Sevdiğim kadar insan oldunuz Sevmediğim kadar mahluk Kalemimi kırdığınız kadar da düşman Bir öğretmene bir tebeşir bir tahta yeter, Bir de çocuk hasretidir yüreğine düşen Ne kardeş bilir ne aile Tek bildiğidir, en sevdiği şeydir toprak ana Bir daha dönülmez Bir daha söylenmez Üzgün olmasın sevgili dünya En güzel nehirdir fırat geçilen Geçtik çiçekli bahçesinden Dönmemek üzere Hoşçakal güzel dünya Selda’nın sürgünü gibi Cem’in gülpembesini dinler gibi Gidiyorum |
*** SILA *** şiirini, beğeniyle okudum. Nice güzel şiirlere diyor, Şair Arkadaşımı içtenlikle KUTLUYORUM...