ASIRLIK RANDEVUKül rengi bir boşlukta Buğulu bir hüzün zamanının ardıydı. Öylesine koparıyordun Takvim kanatlarını. Hayat ırmağın İstediğin gibi akmasa da, Yüreğimizin yüzüne akıyordu Gece gündüz Sürekli akmaya yazgılıyken Sırlı akışın Güneşten tebessüm beklenilen Hasretin bol Kavuşmanın zor olduğu Yokluğun baharında Buz yanığı İki derin keder İki hayat arası İki teklifsiz kabuldü aslında Bu asırlık randevu Belce kadın, Çilenin mihmandarı Maziden süzülen gözyaşlarıyla Avucunda ızdırabı bulan Merhemini yarasında arayan Biri yetim diğeri ufku yetim. Ömrümüze dokunan ellerle Yelken açtın yeryüzünün kirpiğine Kırıldığın yerden çiçek açarak Bekleyiş goncalarına gül oldun Cennet ırmakları misali Mevsimler değiştirirken Gözlerindeki iklimi Yürek yükün Saklı közün Bahar kokan Bad-ı saba’ ya bırakmış yerini Dilimin defterinde Sevginin özüyle “Yaşamak gibisi yok bundan böyle” |