Şehla
Dünya yansın tutuşsun gece, şavkısın yüzün.
Kararmış pek karanlık hep karanlıktı hüznün. Habeşî bir çocuk iç dökerdi, siyah gözlerinde Hep yanlış kulelerin burçlarına bayrak kuran, Gece karası şalını takınarak ruhun, Gam yüklü ahraz duvarlara çarpardı önce Varlığında var yokluğunda yok insan tortularında. Toprak kokar, merhamet kokar, kadın kokardı ellerin Şehla, Şerha şerha kıyılan ilk gençliğinin, Kapı aralığından sızardı soylu endamın. Körken ürkekliğinde bir ceylanın eğmişken boynunu, Enkaza bürünmüş sabıra bilenmiş kadından, Kadın olmadan kadınlığını öğrenen kadından, Kocaman bir ülke doğurdun yeni bir şafakta. El verdi filiz verdi can verdi tomurcukların Yaşamak diyorum adınla şehla... Elif gibi besmele gibi yar gibi geldi kardan dağlarıma Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi zarif gözün şehla Sevdâ diyorum, sevmek diyorum, diyorum mesela Diyorum kekeme bir yalnızlık neresinden tutulur Şehla. Kerpetenlerle sökülmüş ağzındayken hayatın, Vagonlar geldi vagonlar geçti ömrünün raylarından. Kimselerin bilmediği ince çizgilerin, Kalın kitapların oldu el değmemiş. Geceye katık edip yediğin siyah zeytinlerin oldu, Uyudun, uyumadın, uyumadan uyandın Sancılı bir bekleyiştin Şehla. yazgısı bu oldu alnımda ki çizgilerin. Yıldızlara dua et dua et yıldızlara şehla. Yalnız onlar bulacak kaybolduğunda yönünü Sanma ki şiirler sahtedir yalan söyler şarkılar Ağrıydın sızıydın bir iç yangınıydın Hüzzam bir makamın segah nakaratıydın Âhit gibi vav gibi dağ gibi geldi onlar sana Şavk (ışık) Burç (köşe) Şerha (parça) Segah (hüzzam makamında sî perdesi, en coşkulu kısım) Âhit (anlaşma) Vav (arapça harf, İslam’ın şartlarını temsil eder) |