Kemik yığınları
Duvardan dökülmüş kireç parçaları,
Biçare annenin doğum sancıları, Feryat eden çocukların çığlıkları, Çeken kullardı, toprağa düşmüş şimdi; Sessiz, sedasız, kimsesiz: kemik yığınları. Tarla, tapan, ellerinde ot tırpanları, Gözleri çökmüş, ellerin yıpranmışlıkları, Yürümekten bitâp düşmüş ayakları, O ayakların kocaman topuk çatlakları, Toprak oldu şimdi, o koca kemik yığınları. Ölüm değildi, bahane diye gelen hastalıkları, Ecel gelince bin heves bir nefeste kaldı, Malları, mülkleri tüm toplayıp kandıkları, Evlatların, torunların nefretli kavgaları, Onların ecel sandıkları, kavuşan idi, Ardında kalan ise kemik yığınları. Zinnet Gökcan |