TUZSUZ BEKİR
TUZSUZ BEKİR
Buluştu toprakla Ayakları. Tırpanın sapını, Öyle bir kavradı ki. Çalı, çalıverdi Çayıra çimene. İlerledi adım adım, Emekti, ekmekti Biçtiği. Öyle de terlemişti ki, Diz çöktü, içti Destideki ayranını... Diz çöktüğü, Hiç görülmemişti, Bundan başka. Göğüs gerdi, Zorluklara, Söz vermişti, Kendi kendine, Ekmeğini, Taştan çıkaracaktı. Ve muhtaç olmayacaktı Puşta, namerde... Kim bilir? Aklından neler Neler geçerdi? Düşünürdü hep Ailesini, çocuklarını. Onlar okumalıydı! Çekmemeliydi Babalarının, Analarının çektiğini... Bu hayallerle, Tuzsuz Bekir, Anlamadı bile, İşinin bittiğini. Tuttu evinin yolunu, İçi rahattı. Emeğini koymuştu Ortaya, Ekmeğini taştan, Çıkarıyordu. Böyle görmüştü Anasından, atasından. Helalinden doyurmuştu, Çoluğunu çocuğunu. Hep böyle çalışkan, İnsanlarla doluydu, Gurbet çıkmadan önce Anadolu... Salih KOÇ 8 Kasım 2017 / İstanbul |