Hızır Sırrıdır
*Dışı sır, içi sır
Bir masal köyümüz var içimizde. Hızır sırrıdır. Gelene sofra gidene sofra kapanır görünmez , açılır sır vermez... hangi hastalıkların reçetesidir bilinmez. Ne olaydı Omzuna konan bir kuş da ben olaydım. Elinde tuttuğun bir gül de ben olaydım...* Dudaklarında bir gülümseme de ben olaydım. Bir rüzgar olmak isterdim Menzil’de! Bir rüzgar gibi esmek..! Hâl ile, Sır ile, Nur ile... Her yeri dolaşmak, her damara girmek, Naz-ı edeple...! Esmek isterdim özgürce, el ayak değmemiş zirvelere, hiç keşfedilmemiş yerlere, hiç yaşanmamış sevgilere.Kalbimdeki sevgini haykıra haykıra esmek... Esmek isterdim bir delir rüzgâr gibi Ruh-u sevdama doğru... Dağ dağ geçip, yamaç yamaç haykırıp, dolana dolana atmak isterdim kendimi Menzil’e.... Ürperte ürperte yürekleri... Dağında, yamacında, ovasında, sokağında dolana dolana esmek, iyice çekmek oradaki misk kokusunu içime, içime. Serçelerle beraber, zikrede zikrede halkasında bulunmak. O kadar özledim ki! Ama dünyalıklar büküyor belimi. Her dünyalığa set çekip düşmek istiyorum peşine ama ne mümkün? Gönül kapımda ismin..! Aslında her gün benimlesin ama oranın o manevi havasını solumak... Seni evinde ziyaret etmek, otobüslerdeki o manevi havayla huzuruna gelmek, paylaşarak sevgini kardeşlerimle, şifa çorbandan içmek... Gitmeyenlere neler kaybettiklerini haykırmak... Bir rüzgar gibi esmek isterdim... Oysa parça parça olmuşum hasretinle... Her bir parçam savrulmuş her bir hasret denizine, Sana ulaşmak istercesine... *Belki geldiğimde orada öleceğim Markatına gömüleceğim.* |