çocukluğumÇocukluğum Uzaklarda kalan sonsuz hasretim gökkuşağında kaymak istediğim yılarım Çocukluğum mezarını bilmediğim babam Hayallerime attığım ilk imzam Dar sokaklardan eve döndüğüm yuvam Kanadına sığındığım anam Bahçemdeki menekşelerin kokusu bulur beni bazen Üstüne birkaç çiğ damlası düşmüş Takvim yapraklarına bırakılmış yalnızlıklarım gelir aklıma Zamanın aldığı uykusuzluklarımda Önce umutlarım terk etti sonra yaşayamadığım çocukluğum Yüklenince acılar küçük omuzlarıma uyudum Uyanınca aklımda kalan sevgiye olan kocaman susuzluk Yalnızlık nasılda korku verirdi içime Kendimle konuşur,yastıklara dayardım burnumu dost diye Zincire vurulmuştu sanki hayallerim siz hiç gülerken ağladınızmı Ben de çocuktum bir zamanlar tahta dan oyuncak atlarım vardı Karlar yağardı kızağımın üstüne Yüreğimdeki tek yük okul çantasıydı Kocamandı evde bekleyen anam Sıcacıktı topraktan babam Kırmızı burunlu kardan dostlarım vardı Bir ağlamaya gör Kardan dostlarımda ağlardı Oda erirdi benle birlikte Tahtadan kılıçlarım vardı Bir sallamaya gör Kazanırdı bütün savaşları Derken bir gün büyüdüm Tahtadan oyuncaklarım yandı Kardan dostlarım terk etti gitti O güzel günler yağlı boya resimlerde kaldı Çocukluğum Gizlenmiş umutlarımın kaderimde ardım sıra gelip Gölgemi takip eden yıllarım Bir bahar yeniden açar diye içime sakladığım yıllarım Kokun çok uzaklardan gelir Yüreğimi terk eder acılar bazen Hep geç kalınmış umutlar saklıdır çantalarımızda Hayat bize küsmüştü Biz hayata Yıldızlar azalmıştır Ahşap kapılardan girerdik sevdiklerimize Nefes nefese kışların çığlıklarını kovalardık Güneşli günlerde gökkuşağının altına girelim diye Gitme Hayat ırmağım gitmez bu şehirden Gitme Hayat mahallesinde yalnız kalırım gitme Sevdayla saklambaç oynarım gitme sevinçlerimle salıncak oynarım gitme annemden öğrendim gözyaşlarından ev yapmasını kalbime ilk imzayı atmayı kömür sobalarından geleceğe köprü kurmayı çocukluğum gitme yüzemez ki balıklarım sen olmazsan geleceğe bölünürüm damla damla gitme emanet ederken yetimliğimi sana solarken yıllar damarlarımda her basamakta bıçak gibi keserken her nefes alışımda kaybettiğim sevdiklerimin yüzü içimi gitme ezilmiş çocukluğum dizilmişken vagonlara Ard arda yüreğimde kelepçelerle giderken bıçak sırtı kaderime gitme çember çevirirken sevinçlerimi ilk diktiğim ağaç büyürken kalbimde ilk aşklarımın parmak izi dururken avlu duvarlarında gitme hayat bisikletimi çeviremem gitme Ne misketlerim kaldı senden bana Nede kayarken düşüp kanayan yaramı öpücüklerle saran Babam Bir annem kaldı Oda seninle döküldü Beyazladı saçları hayatının Bir dev geçti dört yüreğin omzunda Ne kadarda kolay adımladılar yolları Birkaç toprak birkaç dua Atıverdiler çocukluğumu bir çukura Şimdi eski bir odun sobasındaki çaydanlıkta Demleniyorsun çocukluğum Yalınayak koşturuyorsun Zamanın dönülmezine Ayakların üşüyor Sanki geri gelecek gibi öpücükleri Ayağını kanatıyorsun |