O ESKİ ŞARKI
Bakışların limanında çalardı o eski şarkı
Esintili oynak havaların girizgâhında Ağır adımların dansı Yağız bir kısrağın şahlanışı Demir almada aceleci tayfalar Düşürürdü denize kargaşayı. Koşardım emekleyen bir çocuğun neşesiyle peşinden İlhamdı saçların göklere rüzgâr Uçuşurdu kaldırımlar süpürürdü eteğin Yüreğim ellerimde ha düştü ha düşecek Aşka düşmek yasak… Aşk yasak! Prangalı ayaklarda titreyen bedenim İçlenirdi nağmelerin uyağında Uğultuların sevdasında günbatımım. Ey yıldızlı gecelere mühürlediğim gözlerim Kapat düşlerin üşümesin Ay güzelliğini kıskanır mı? Çiy düşürür mü sabahlar Yakar mı umutlarını… Aşka kurulmuş sevdanı. Elbette yanacak yakılacaksın Dikenden arındırılmış yol değildir sevda Düşüp kalkacak, yaralanacaksın bu yolda Zira sıratın köprüsünü geçmek Ancak sevdalı yüreklerle aşılabilir. Yağmurlarıyla yıkanmak göklerinden Bulutlarından sağılmak... Al kuşağı olup sarmak ince beline Rengine bulanmak gökkuşağının Yaşamak aşkı ölümüne. |
Maşallah!
Yukarıdaki alıntı başlı başına şiir.
Bu kadar harika ve özgün bir dize olması şiirin güzelliğinin kanıtıdır
-bence-
Çok çok iyi.
Selâm ile...