Masum ÇığlıkŞiirin hikayesini görmek için tıklayın HEP ANNESİNİ BEKLEDİ
Mardin, Deyrulzafaran Manastırı’nda 80 yıl boyunca annesini bekleyen süryani hemşehrimiz, İbrahim Kaplan’ın ( Bahe ) efsane hikayesi.🔻 Mardin’in 14 km uzaklıktaki Bine-bil köyünde, Vedia ve tren istasyonunda hamallık yapan Hanna Süryani çiftinin 1928 doğumlu çocuğudur İbrahim Kaplan.🔻 Annesi İbrahim’e “Bahe” lakabını takar. Mardinliler de Süryanice bülbül manasına gelen ve doğduğu köyün ismi olan “Binebil” lakabını eklerler. Böylece “Bahe Binebil” olarak bilinir.🔻 Bahe’nin ailesinin durumu pek iyi olmasa da ilk yıllarında ailesi tarafından sevilir. Özellikle ablaları tarafından sevilir. Bir buçuk yaşındayken annesi onu bir kuyunun yanındaki yatağa yatırır. Uyurken yanına yanaşan horozun saldırısına uğrar. Çığlığına annesi yetişir. Yüzü gözü yara bere içinde kalır. Kalıcı izler bırakır bu olay. Dört yaşına kadar pek bir şey belli etmez ancak daha sonra zihinsel olarak da izler kaldığı ortaya çıkar. Çocuk gibi kalır; saf kalır. Konuşma ve anlama güçlüğü çeker yaşadıklarından dolayı.🔻 Altı yaşında babasını kaybeder ve annesi çaresiz kalır. Anne Vedia, baba evine dönmek ister ama Bahe’yi götüremeyeceğini bilir. Bahe’yi manastıra bırakır. Annesi son defa sarılır ve “biz geleceğiz” der. Kapıya kadar tekrar eder: “Biz geleceğiz Bahe”. Kız kardeşi, “hem çocuk hem de saf biriydi ve onu manastıra bıraktı. Manastır onun hem annesi hem de babası oldu” diyor.🔻 Manastırda çobanlık, bahçıvanlık gibi çeşitli işlerde çalışır. Manastırın kapısı her açıldığında koşar, ilk o açar. Uzun yıllar manastırda kalır.🔻 Manastırdakiler de ona alışır. “Bahe amca bu manastırın bir taşı haline geldi. Allah etmesin Bahe amca ölürse manastırda bir taş eksilecek” diyecek kadar çok alışmışlardır.🔻 Ama Bahe hep annesini bekler, annesinin öğrettiği Arapça’yı konuşur. Yaklaşık 80 yıl manastırda kalmasına rağmen Süryanice konuşamaz. Annesinin öğrettiği dili bilir ve annesinin yolunu gözler. Çocuk gibi kalır, hep annesinin geleceğine inanır.🔻 Mardin Kırklar Kilisesi başpapazı Gabriel Akyüz, “Annesi 6 yaşında iken kendisini Deyrulzafaran Manastırı’na bırakıp gitti. Bugün, yani 86 yaşına bastığı bugünlerde bile annesini bekliyordu.“🔻 Tam 80 yıl annesini bekler. Kalbi dayanamaz ve 2014 yılında Deyrulzafaran’da bir taş eksik kalır....🔻 /Kün Fe yekün/ bu kez emir mezepotamyada vücut bulmuştu Vedia ve Hanna için bu bir muştu armağandı mucizeydi kıymetini bilene !! inamdı bir evlat güvenli limandı yıkılmaz kaleydi sarıp sarmalayan siperdi ve tehlikeyi bertaraf eden hirada kutsal mağaraydı anne "Bahe" için de böyle olmalıydı temiz yüreciği öyle de olacağını sanıyordu lakin bu kez güven nafileydi Ney/di anayı evlattan koparan Mecburiyet miydi? mahkumiyet mi? yoksa yoksa kanlı ah’ını içine akıtarak zorbalığa itaat miydi? neydi ana’yı evlattan koparan hiç yakışır mıydı Anaya "ben geleceğim" "bekle beni geleceğim" vaadiyle kuzusunu can paresini yad ellere bırakmak acımasızdı çarkın dişlileri "Vedia" ruhunu ya /Deyrul zafarân’da infaz edecekti ya da çarkın girdabında yok olup eriyecekti İnanmıştı anasına Bahe’cik İçin için sorgulasa da neden kardeşlerim değil de terk edilen benim diye sıcak bir yorgan misali sarıp sarmalayan manastırına sadakatle sarılmıştı yine de yıllarca bekledi umutla cümle kapının her çalışında hiç şaşmadan mütemadiyen koştu kapıya annem diye her koşma hayal kırıklığı hüsran olsa da gözleri uzaklara dalardı hep bekleneni görmek umuduyla bir anne resmi arardı ufuklarda Vedia hiç gelmedi !!! manastır ana kucağı oldu yuva oldu Bahe’ye acılarını hasretini umudunu kim bilir dışa vuramadığı nice duygularını İçine gömüp Mahzunca göçüp gitti bu acımasız dünyadan Aslında bir bekleyişin hikayesinde “Yaratıcının insanlığa armağanıydı Bahe Binebil" //Sessizz sedasızz bir bahe’cik geçti şu handan// *Menekşe* Şiirimi güne seçen kurula teşekkür ediyorum. Beğeni ve yorumlarıyla yanımda olan şair arkadaşlarıma da bitimsiz sevgi ve selamlar sunuyorum. |