Hilye i Hakani den O İnci DişleriGÜLDÜĞÜNDE GÖRÜNÜRDÜ AĞZINDA İNCİ TANELERİ Ümmi Mabed getirip araştırmaya Dedi hem Aişe-i Sıddıka Gülse o gezegenlerin kahraman hükümdarı(360) Şevkten titrerdi arşı Allah’ın Utancından o dinin senedi Kahkaha atmadı derler ebedi Öyle utangaçtı ki o Sidre’nin Efendisi Bakmaya utanırdı Melekler Bir gün o visalinin gül bahçesinin papağanı Kahkaha atmadı keklik gibi EBU HÜREYRE ANLATIYOR: Bir başka rivayetinde Ebu Hüreyre Anlatır bu olayı bir başka defasında Alemin fahri gülünce dişlerini Kutusu açılacak cevherinin Yeni ay ve güneş gibi nuru parlayan (365) Baştanbaşa evrene salardı ışık Işık saçardı o göz alıcı nur Şuleler yer yer olurdu zahir Şöyle şeffaftı o saf cevher Işıltısıyla dolardı etraf Gülse izzet ve şerefle o melek nesli Dokuz felek derdi ‘İzzet veren sensin sen’ Olmasaydı dişleri bir ışık karanlıkta (370) Karanlık içinde kalırdı dünya Buldu onunla şeref din ve devlet Sanırsın şeriat yoluna dikildi meşaleler Gülen güle dönüp açsa ağzını Nur saçardı ortalığa o dişler Görünürdü apaçık nurdan ışıklar Yansısı duvarlara düşerdi yağan ziyanın MÜBAREK YÜZLERİ Dedi O parlak nurlara erişen Allah’ın Aslanı ve dostu Ali Parıldayan yüzü yuvarlaktı O’nun(375) Nitekim cirmi O on dördünde ayın Yüzü benzerdi yuvarlak aya Zatı ayna idi Mevla’ya O ay yüzlünün yanağının kadehi Aşk şarabının idi sırça sarayı Güzelliğini arz etse O Halil’in mahdumu Yusuf’u anmazdı asla Beni İsrail Şöyle nurluydu o güzel yüzü Ona bakılmazdı ışıklarından Alemi ansızın gelen bir devlet gibi (380) Aydınlatırdı parlak ay gibi Açıklamıştı o yüzden Fettah olan Allah Olduğunu ‘fi ha misbah’ ayetinde Baktıkça Kabe tarafına Secde ederlerdi ay ve güneş Dünya diyarında O parlak yüz Harap etti ateşperest mabetlerini Yanağının mucizelerinin hepsi Edemez naklini faal akıl Güneşiydi din ve dünyanın O (385) Huda’nın gören gözünün bebeğiydi O O kadar güzeldi O ışıltılı yüz Aşıktı cemalinin güzelliğine Celil’in Güzelliğinin bahçesinde o renkli yüz Bir açılmış güle benzerdi hemen Dahi o varlığın övüncü Yani zatı uğurlu O Peygamberin Pak yüzünde olan latif etli Ne tombul idi ne da zayıf Hem dahi o iki taze yanak Gerçek çok etli değildi derler Hasılı sağlam kavil bu ki Resul Yani o visal güneşinin çeşmesi Buğday tenlilerin akıydı tamam Parlaklığında vardı tam bir saflık Gün gibi baksan o mükemmel bedir Söbü gibi görünürdü yan bakana (yamuk,sönük) Ne uzun idi o parlak ay ne kısa Edipler ona der çizgileri değirmi yüz Kutlu ağzı ve devletli dudakları Orta yollu idi düzgün Lal renkli kevserine etmişti Celil Sebillerin sebilini köyünde etmişti sebil Hem dahi İbn-i Hale dedi Ay yanaklı dolunay gibiydi Ahmet Kemal |