İSTANBUL'UN FETHİ
İSTANBUL’UN FETHİ
Sene bin dörtyüz elli üç: Bir fetih ki zorlu ve güç. Bu güzel müjdeli belde Denendi daha evvelde... Fetih nasip değil imiş Fetih, Fatih’i beklermiş! Çiçeği burnunda bir can: Fatih, on dokuzluk civan! Ve o, bakmadan yaşına Geçti ordunun başına. Çaldı mehter; coştu nefer Nidalarla inledi yer! Dilerse eğer Yaratan Gemiler yürür karadan! Yürüdü dağlarca gemi Sevinç sardı yüreğimi. Manevi destekli harbe Karşıda yatan Sahabe. Coşturdu dağ yiğitleri Eyyub Sultan Hazretleri! Rasul-ü göreni görmek: Saadet bu yolda ölmek! Gözyaşıyla ıslak secde, Kaptırmış kendini vecde! Kutlu Koca Akşemseddin, Fethi sırra ilk sen erdin. Rabb’im ne büyük imtihan, Doğru cevap: ihlas ve can! Köprü kurulmuş Sırat’a Sultan Han binmiş kırata. Gökten boşalan ateşti, O gün cehenneme eşti! Elde mızrak, sırtta hançer Kan kokuyor kan; herbir yer! Atılan top mermileri, Paramparça kimileri!.. Kol, bacak, kırık; baş kesik! Gövde ezik ; vücut eksik!.. Bir yiğit çıktı hisara Sırtında binlerce yara! Sancak açıp dimdik durdu: Cennetin yolunu sordu! Bayraklaştı Ulubatlı Şehit şimdi çift kanatlı! Bitti artık kaygı, tasa: İstanbul mezar Bizans’a! Gerçekleşti büyük fetih, Topkapı’dan girdi Fatih! Fahri kainat müjdesi İstanbul, İslâm beldesi... Kemal Karapıçak |