Kardelen Ağıdı(ah anacığım ahh... denize umut eksen, sulara mavi iliştirsen ne fayda... sen korurken o sımsıcak koynunda geldi deşti ya o kahpe kurşun küçücük yüreğimi... kurban gitmişken kör bir kurşuna neye yarar denizde mavi, gökte mavi, gözde mavi olsa... inan ana inan buna... öldüğüme değildir yangınım... hem ne çok kardeşim öldü benim, ne çok akranım... alıştım artık ölmeye ana alıştım artık... hele o emzikte, kundakta öldürülenler, hele o ana konusunu bilmeden giden ben gibiler... ahh ana ahh... derindir... dipsizdir... dilsizdir bu yara... talihsizdir tarifsizdir... Şifasızdır üzüldüğüm, seni görememem, seni koklayamamam, öpememem, uyuyamamam kollarında, ememememdir sütünden... okula göndermemen, davul zurna eşliğinde ve beyaz gelinlik içinde at üstünde görememendir... ah anam ahh... ben ne yapacağım şimdi... bakışlarımda şafak türküsü, saçlarımda memleketimin kokusu, yüzümde yaralı, yaslı anadolu... anadolu ki anamdır, sen gibi.... burada göğün aydınlık bir yerinde tanrı dedemin hazırladığı bir motelde kalıyoruz... doğruysa şayet birazdan analarımız gelip bizi yatıracaklarmış buluttan yataklara... Seni hiç görmedim anam ben sen diye kokunu bilirim sesini bilirim sıcağını bilirim yüreğini tanırım nasıl mı çoşkun şevkatli atışından birde rüzgarda uçuşan saçlarının hışırtısını duymuştum bilirim hiç biri sen gibi kokmayacak... bilirim hiç birinin eli sen gibi dokunmayacak, hiç biri sen gibi sarmayacak... günü gelince beni tanıyacak mısın merak ediyorum ana... kokumu, o baharları andıran kardelen kokumu bilecek misin yanıma varınca... hani elinde büyüsem bilirsin de.... gerisi boğazımda urgandır anam anlatamam.... gerisi boğazımda urgan... hatırlamasan da dert değil gerçi... çünkü bilirim, eline aldığın sadece ölü bedenimdi... hem öyle diyorlar burada, analar unutmazmış yavrusunu asla... bilmem ben bunu ana bilmem ben bunu... bildiğim tek bilebildiğim doğmamış çiğerimin hasretinle yanışıdır senin saçların kömür karasıydı değil mi ana, kokun buğday tarlası, gözlerin ayvalık zeytini... babam öyle severdi seni O alemden duymuştum sevdanızı merak etme beni ana, buradaki melekler senin adına yanaklarımdan öperlermiş her gece.. biliyorum, sen de özlüyor, sen de sabırsızlıkla bekliyorsun tek bedene döneceğimiz günü... bekliyorum seni ana bekliyorum seni... ama sen yine acele etme, burada zaman dediğin kısacık bir an... merak etme seve seve bekliyorum seni burada... sen iyi bak ağabeylerime... hem merak etme beni bak babam da kapıda bekler göğsünde koca bir deşikle...) soğuk bir nevruz gecesiydi ve görebilseydi şayet tanrı uzatırdı belki ellerini bandırır gibi ekmeği başak tarlalarına tutardı belki tutar çekerdi beni gökte ne şaklaban yıldızlar ne yakamozun sevgilisi ay ne de umut vardı zaten hep yozdu yobazdı kuraktı toprak karanlık egemenliğini ilan etmiş kesmişti köyün yollarını kesmişti birer birer mayın dolu yürekler yüzlerinde asırlık kin başlarında poşu ellerinde kalleş keleş yürüyenler vardı ana ve vardılar onlar orada ama ne ay ne fırat ne jandarma ne gönderde sallanan yıldızla hilâl farkındaydı ne de tümseğin ucunda açan kardelen sokuldular sinsice ana sokuldular sessizce sadece parmaklarında ölüm ve katil suratlı sisten azimle sessizliği kaldırıyorlardı kabre karnında taşıyordun dünyaları taşıyordun ve hayal ediyordun bilmeden görmeden beni ana hayal ediyordun beni ahu gözlü sen kezban içinde atan o minik tekmenin haşmetli acısıyla uyandıydın birden bir sağa bir sola derken kımıldadıkça için dua etti dudakların bir heyecan ki dil lâl zaman kör ki bilmiştim ben bilmiştim gelen azrailimdi pencere köşelerinden çizgili bir ayaz vuruyordu perçemlerine bir gürültü geliyordu sekerek dışarıdan o esnada daha önce bilmediğin sesler ürkünç telaşlı israfilin çaldığı sürun feryadıydı bu geldim ben kapınızdadır gayrı kıyamet dediği andı o kapı kırıldı devrildi kapı keskin bir ıslık çaldı sonra göğü kızıla boyadı izli mermiler karnından girdi çelimsiz bedenine çekirdek karnına giren kör mermi sol göğsünü yaktı sonra ellerini götürdün çığlık çığlığa karnına sıcak bir ölüm bir ölüm daha baktı karşısındakine ellerin kaldı kan içinde ne ben babama üzüldüm ne sen yitip giden dağ gibi sevdalığına çünkü çok geçti zaman Çok geçti hayallere ... sar beni anneciğim tut masum kahkahalarımı yoksun annem yoksun ortam toz duman uzattım ellerimi tut annnemmm aradım kokunu sıcaklığını ayın kanatlarında korkuyorum anne gülüyor bak gök mermiler yağıyor üşüyorum annem meleklerin koynunda sıcaklığını aradım hep hiç bir şey hiç kimse sen kokmuyor annem sen kokmuyor üşüyorum korkuyorum yalnızım haydi şimdi o sallanan kayıktan düşmeden çek kurtar beni çek kurtar beni annemmmm çek kurtar beni ....... Birinci bölümün sonu...... menekşe / sessiz_sakin ve kimsesiz ersin başeğmez / çaysız_şekersiz ve bademsiz uğur arslan / uykusuz_kalemsiz ve denizsiz Hatay / İzmir / İstanbul 2022 Pazartesi 18:11:46 ....... Şiir, aşağıda linki bulunan şiirin ete kemiğe bürünmüş halinin birinci bölümüdür... www.edebiyatdefteri.com/siir/1429736/ruzg-rgulunden-dusen-hayaller.html |
Kusurum affola
İnsanız hata yaparız gecikiriz yetişemeyiz
Veya unuturuz her türlü gaflet mevcuttur bizlerde
Yorum yapan tüm arkadaşlarımı sevgiyle kucaklıyorum