HAYALİM
Bugün zihin dünyamda ne hayaller canlandı,
Kalbim, ruhum dinlendi, gönül dünyam şenlendi. Düşündüğüm şeylerin hayali bile güzel, Her biri anlamlıydı, her biri bana özel. Her çiçekten bal özü topluyordum sanki ben, Öyle etkilendim ki zihnimde yaşar halen. Adem’in cennetteyken bastığı toprağıydım, O’na yasak olmayan ağacın yaprağıydım. Havva validemizin anlamlı bakışıydım, Gönlünde ayrılığın hüzünlü nakışıydım. Adem ile Havva’nın pişmanlık gözyaşıydım, Onların sahralarda tespih olan taşıydım. Nuh Aleyhisselam’ın kurtuluş gemisiydim, O’na inananların en güçlü hamisiydim. Hazreti İbrahim’in put kıran baltasıydım, Mübarek ellerinde su içtiği tasıydım. En büyük imtihanlar geliyordu peş peşe, Puta tapan kavmince fırlatıldı ateşe. Dağ gibi alevdim de İbrahim’i yakmadım, Karıncaydım ateşe su taşıdım bıkmadım. Yakmaktı özelliğim ama burada söndüm, Manevi bir komutla alevken güle döndüm. İsmail’in yerine kesilecek boyundum, Hakk’tan gelen emirle gönderilen koyundum. İbrahim’im elinde kesmeyen bıçak oldum, Uçsuz, bucaksız çölde onlara ocak oldum. Hem Hazreti Yakup’u kör eden gözyaşıydım, Hem Hazreti Yusuf’un kuyudaki aşıydım. Yusuf’un zindandaki, yoldaşıydım, dostuydum, Allah’a ibadette, secdesinde postuydum. Musa elinde asa, ayrılan deniz idim, Sina dağında eren yeşil bir filiz idim. Davut’un zırh yaptığı demir oldum elinde, Ruhumu okşadığı davudi ses dilinde… Süleyman mabedinin görkemli kapısıydım, Mescid-i Aksa’mızın topyekûn yapısıydım. Balık olup Yunus’u karnımda taşıyordum, O’na zarar vermeden deryalar aşıyordum. Eyyûb’un yarasına merhem olup sürüldüm, Nice seçkin kullara hizmet edip sarıldım. Ahmet’i müjdeleyen İsa’nın beşiğiydim, Muhammed’e açılan kapının eşiğiydim. Bahira’nın gördüğü sırrı ben de görseydim, O Nübüvvet mührünü yüzlerime sürseydim. Hemen olmuştum O’nu gölgeleyen bir bulut, Rahmet Peygamberi O, insanlığa tek umut. Mağarada örümcek, yuva yapan kuş idim, Hicrette düşmanını durduran yokuş idim. Yolculuğunda binek, abdestinde ibriktim, Veya sadık kureyşi, kılıcına çeliktim, Oluverdim Uhud’da elindeki kalkanı, Dişinden, yanağından aktı mübarek kanı. Başını okşadığı çocuk olmak istedim, Merhamet denizine hemen dalmak istedim. Hutbesini verirken bastığı kütüğüydüm, Aç kaldığı günlerde ekmeği, katığıydım. Hasta iken terini kurulayan peşkirdim, O’na her an hizmette, tutsak, mücrim, hakirdim. Bütün bunlar bir hayal, keşke gerçek olsaydı, Gönlüm Rahman’dan gelen yüce nurla dolsaydı. Hayallerim bitince kapladı beni esef, Anladım ümmet olmak bana en büyük şeref. SALİH SEDAT ERSÖZ |