NE DÜŞTÜ ?
Kalemi alıp ele yazayım ahvâlimi
Geceler dar gelince kederim güne düştü Kâğıda söyleyeyim iflâh olmaz hâlimi Bugünlere ağlamak dönülmez düne düştü !.. Sevdayı pınar ettik, tasına dolamadık Hasretten kurtulup da vuslata dalamadık Selamsıza çatmışız selam da alamadık Vefâsız yâr yüzünden başımız öne düştü.. Bülbül gibi güllerin dalında şakımadık Aşk-ı muhabbet ile gönüller dokumadık Mevlânâ’yı bilmedik, Yunus’u okumadık Sevgileri anlatmak nefretle, kine düştü !.. Kahve bile nohuttan boş duruyor dibekler Ana huzur evinde evlat yolunu bekler Cami avlularına bırakılır bebekler Sokağa bebe düştü, yatağa nine düştü… Beş vakit namaz çokmuş, ikisini yutan var Kurbanda kesmek için horoz başı tutan var Bunları âlim bilip eşiğinde yatan var Kulların ahmağını uyarmak dine düştü !.. Yerli malı haftası kutlardık biz okulda Türk yazacak derlerdi, taş da olsa çakıl da Raflarda Türk malı yok, firardadır akıl da Dükkânları doldurmak Japon’a, Çin’e düştü !.. Dertler hiç bitmiyor ki, nereden başlayayım ? Hangi kendin bilmezin başını taşlayayım ? Yumurta değil ki bu kaynatıp haşlayayım ! Tavuğa kuş gribi, insana kene düştü !.. Nice gizemler varmış o eski asırlarda Şimdi dillere düşmüş meydanlarda sırlar da Kendini örtmemekten utanır kusurlar da Kırık kolu saklamak yırtılan yene düştü !.. Köpek bile ısırmaz sahibini koklar da Fakir açım diyemez, hâlden bilmez toklar da Nifak ve dedikodu kol gezer dudaklarda Kadında etek boyu, erkekte çene düştü !.. Türkülerin yerini almış raklar ve cazlar Nihâvendi, hüzzâmı çalmıyor artık sazlar Gözlerime nem dolmuş, saçlarıma beyazlar Takvimlerden gün değil, ay değil, sene düştü !.. Ey gönlüm ! Varlığınla böbürlenme sakın ha ! Saltanatın bir nefes, kibirlenme sakın ha ! Benliğin çöplüğünde sen kirlenme sakın ha ! Ariflere tevâzu, şeytana “ ENE ” düştü !.. |