MÜNTEHİR SEVDALARAŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Öyle bela bir güzelliği var ki İstanbul’un, tüm belaları unutturacak cinsten. İlk uzun süreli ayrılığımda İstanbul’a özlemim böyle taşmış yüreğimden. Ne var ki şimdi yine uzağım... Yitik sevdaların başkentini yüreğimle selamlıyorum..
Ne güzeldin sen İstanbul
Günün ilk ışıkları vururken denizin üzerine Nedendir bilmem Gözleri ışıl ışıl parlayan afacanlar O ele avuca sığmayan yumurcaklar gelirdi aklıma Hiçbir ses duyulmazdı Sahile vuran dalgaların sesinden gayrı Birde onlara eşlik eden martıların kanat sesleri Gökyüzünün griliğine ve ağırlığına inat Deniz olanca diriliği ve yeşilliğiyle “Merhaba” derdi yeni başlayan güne Etiler Moda’yı dinlerken / Sarıyer Beykoz’u gözler Üsküdar el ederdi Beşiktaş’a Kuşkonmaz külliyesinin minaresinden sızan “Es-selatu hayrun minennevm” sedasıyla Gayri ihtiyari iki damla yaş boşalırdı gözlerimden Neden sonra Balıkçı teknelerinin gürültüleri Hançer olup saplanırdı / Sessizliğin böğrüne Ayaklarında çizmeleri Kafalarında bereleri Dudaklarından hiç düşürmedikleri filtresiz sigaraları Ve Üzerlerinden henüz atamadıkları uyku mahmurluğuyla İhtiyar balıkçılar Ağ atarlardı ekmek parasına Az sonra Kış bitimi baharın yeniden dirilişi gibi Şehir stresini kuşanır Kalabalıklar bir bir alırlardı / caddelerdeki yerlerini Okula giden öğrenciler, simitçiler, taksiciler Tatlı bir heyecan sarardı tüm sokaklarını Bütün bu canlılığına rağmen Çoğu zaman hüzne belerdin beni Yine de Bilmem ne bandıralı gemilerin geçisini izlerken Emirgan’ın tarih kokan çınarları altında içtiğim Bir bardak demli çay Doyumsuz bir tat bırakırdı damağımda Ne güzeldin sen İstanbul Öğle vakti olupta Güneş tam tepemize geldiğinde İstinye kıyılarına atardım kendimi Sahil kısmetini denizde arayan balıkçılarla İlerleyen yaşlarına rağmen Gençliklerinden hiçbir şey kaybetmeyen İhtiyar delikanlılarla Ve Okullarını asıp sahilde el ele dolaşan Liseli aşıklarla dopdolu olurdu Tanımadığım insanların yüzünden Sevinci okumak Onlarla merhabalaşmak Müthiş mutlu ederdi beni Güneşin batışı da Doğuşu gibi bir başka güzel olurdu Akşam olduğunda kızıla boyanırdı deniz Sonra gece Karanlık saçlarını örterdi Tüm caddelerinin üzerine Ve her renkten Neon lambaları yanardı köşe başlarında Bin yıllık fahişe Beyoğlu saçlarını sürüyüp salınırken Ayasofya boynu bükük / Sultanahmet mahzun Yalnızlığı yaşardı en zirvede .......... Umutlarımın, hayallerimin, kavgalarımın şehri İstanbul Seni bu kadar çok sevdiğimin Ve Böylesi özleyeceğimin farkında değildim İnan bilmiyordum / Sensizliğin böylesi zor olduğunu Yaşanmamış sevdalar Yarım kalan türküler Müntehir aşklar Ve Kutlu ülküler üzerine yemin olsun ki; Döneceğim bir gün Bekle Bekle beni İstanbul |
Çok güzel dile getirmişsiniz İST olan özleminizi kutlarım sizi..
Hissederek yazan yüreginizde hasret ve özlemin bitmesi dilegi ile ....Saygılar..