Bir çocuk gördüm içim gitti
Bir çocuk gördüm içim gitti
arkadaşla görüştüm atımda bazı sorunlar vardı halletti dönüş yolunda ilkokul yanından geçiyordum bir sürü ufacık çocuk insanı mutlu eden bir manzaraydı okul müdürü elinde mikrofonla konuşmaya başlayınca dur bakalım ne diyecek diye mevzide bekledim okul müdürü bir batakhane kahvehanede bunaklara inşa ettiği zaman makinesi hakkında tanıtım yapar gibi konuşuyor müdür bir facia diksiyonu bozuk dışarıdan simit almayınmış… çocukları döver gibi konuşuyor. konuşma sonunda “teneffüs” diyor. hiçbir çocuk hiçbir şey anlamıyor. kızarak “teneffüs teneffüs!” diyor. “sevgili çocuklar konuşmam bitmiştir, teneffüs hakkınızı kullanabilirsiniz” demiyor. aracını temizleyen bir veli isyanda, bağırıyor kendi kendine: “ya çocuklarla böyle konuşulur mu?!” marş okunacak. rahat, hazır ol filan deniyor. çözemedim, askeri okul mu burası. ufacık çocuklara rahat hazır ol komutları akıl alır gibi değil. başka milletlerde sağ el kalp üstüne konur mesela, gözümle gördüm, marşları okunacağı sıra. bizdeki gibi askeri baskı, gaddarlık yok oralarda yürek var. ilerledim meydanı geçtim, devasa alan bir köşesinde durdum, sigara yaktım. 5, 6 yaşında bir kız çocuğu gördüm. mutlu, şen, haylazca yürüyor salına salına sarı saçları ayazda rüzgarla uçuşuyor gözleri yeşil, tek başına bazen hızlı, bazen yavaş gidiyor arada sağa dola sapıyor gözlerim annesini aradı göremedim oradan uzaklaşmaya karar verdim yalnız endişeliydim bu çocuğun annesi nerde son kez çocuğa baktım çok ilerdeydi ne kadar güzeldi onun ilerleyişini görmek serseri adımları ötede bir kadın gördüm çocuk ona doğru gitti kadının onun annesi olduğunu anladım. tramvaya binecektim orada oyalanmak istedim sigara içmek. birkaç metre önümde elinde küçük tepsiyle bir çocuk dikiliyordu 9 ya da 10 yaşında olmalı ayaz var; ama üstünde mont yok bir kazak pantolon küçük tepside üç beş simit işler nasıl gitti diye soracaktım, sormadım amaç çocuğu sevmekti birden güvercin gibi bir kız türedi siyah tayt gibi bir giysi vardı altında yüksek topuklu ayakkabılı erkeklerin gözleri hemen kıza kaydı araç içerisinde bir zibidi kıza baktı elektrik direkleri kıza doğru eğildi trafik lambaları ışıklarıyla dansa başladı gökyüzü kıza göz kırptı etrafta güzel bir canlı olunca erkekler şuurunu yitirir garip şeyler olur o an budala olur erkekler hey dostum, oysa ortada trajik bir mesele var oraya gireceğim şimdi kız tramvay gişe kapısında o elinde simit tepsisiyle bekleyen çocuğa eğilmiş bir şeyler anlatıyor ne olduğunu bilmiyoruz o an konuşup duruyor genç kız çocuğu tramvaya bindirmek istiyor oradaki gazbeton görevli: “hanımefendi, çocukların tramvaya tek başına binmesi yasak.” kız doğrulup başını çevirip ona şöyle diyor: “annesi babası yok.” ben şoke. jız orada… durum orada… kilitlendi. jız bir şeyler anlatıyor çocuğa… ama çocuk anlamıyor… jız konuşup duruyor… “yardım etsem” diye düşündüm, “geç uğraşma.” tramvaya bineceğim jız ve çocuk gişe önünü kapatıyor görevli uyardı kız yolumdan çekildi. İlerliyordum, durdum gel benle dedim çocuğa elindeki iki peçeteyi aldım. kara kaş kara göz bir çocuk, çelimsiz. genç kız bana döndü: “çok teşekkür ederim.” adını sordum çocuğa. “hasan” dedi. çocuk türkçe hiç bilmiyor. bir şeyler demeye çalıştı; ama anlaşılmaz. mülteci olmalı. peçetede şu yazıyordu: “piazza’da inecek.” diğer peçetede: “burhan,” yazıyordu, onun numarası oradaki görevli yapacağımı yapabilirdi algılayamadı genç kızın yakasında bir kart asılıyordu anlaşılan caddedeki iş yerlerinin birinde çalışıyordu çocuğu birine yönlendirmek istiyordu, destek, yardım için. tramvay geliyordu hemen yanaştım. makiniste el ettim, bana doğru yanaştı, elimdeki peçeteyi iletecektim, pencereyi açtı: yetişemedim, arkadan gelen biri peçeteyi makiniste iletti. “bu çocuk piazza’da inecek, onu orada indirir misin?” makinist çocuğa durması gereken yeri gösterdi orada dur dedi, işaret ederek. çocuk makinistin hemen arkasındaki vagonda yolcular arasında bekledi, kedi yavrusu gibi. tramvaya bindim anne baba kardeşler yok içim parçalandı tek başına olmak korkunçtur herhalde o genç kız gibi benim gibi birileri el verse o çocuk hayatta yardım ala ala bir posta güvercini gibi uçabilir ağlayacağım göz yaşlarımı tuttum tramvaydan indim makinistle göz göze geldim ona el ettim hasan’a baktım yolun açık olsun hasan aile yok yaş ufak sevgi yok hep muazzam bir üzüntü, eziklik…uçuşacak yüreğinde…ölene dek… ufak yaşta bir çocuk en çok aile sevgisine ihtiyaç duyar. yaz sabahları balkonda ailecek kahvaltı yapmak erik ağacı var bahçede, incir, asma… patates kızartması… kardeşler arası iletişim abi ve abla yine tuttum kendimi ama biraz ıslandı gözlerim ailesiyle geçirdiği günler varsa onları bıkıp usanmadan hatırlayıp duracak. sonra gülmeye başladım bu çocuğa bir dayanıklılık mutlaka verilir peygamber de annesiz babasızdı nerelere geldi, getirildi? bir çocuk gördüm içim gitti bir çocuk gördüm içim parçalandı… yardım etmek, yardımlaşmak ne güzel bir çocuk için…bir varlık için… yardım eden genç kız ne güzel! 1 aralık 2021 Çarşamba İsa Kantarcı |